Günay Güner
Oğuz Tansel, Şiir ve Masal
Sanatta, edebiyatta en zor olan iş, genel geçer anlayışın etkisi altına girmeden öz çizgisini oluşturabilmektir. ‘40’lı yıllar şiirinin, doğallıkla, birbirine yakın ürünlerce belirlenmesi olgusu içinde, ortak anlayışın ve çerçevenin dışına çıkabilmiş, özgünlüğüyle kalıcılaşmış az sayıdaki yazardan biri Oğuz Tansel’dir.
Oğuz Tansel Türk insancılığının (hümanizm) düşün mimarlarındandır. Pertev Naili Boratav’ın öğrencisi ve dostudur. Halkbilimcidir, şairdir. Anadolu’nun birçok bölgesinden masallar, tekerlemeler, maniler derler. Yurtdışındaki yayınlarda da yer alan halkbilim araştırmaları yapar. Bu alana çok emek verir.
Tansel’in yanı sıra, Sabahattin Eyuboğlu, Azra Erhat, Halikarnas Balıkçısı, Vedat Günyol gibi aydınlarca oluşturulan çağdaş anlamda insancı anlayış, günümüzde daha da güçlenmiş, yeni dayanaklar bulmuştur. Geçen zaman içinde sınanmış ve kanıtlanmıştır. Oğuz Tansel’in anılan birikimin yaratılmasında büyük katkısı vardır. Anadolu toprağına sağlam basmanın önemini vurguladığı bir söyleşisinde, Sümerlerden, Friglerden, Selçuklulardan, Osmanoğullarından gelen “Anadolu halk kültürü denizi”ne dayanmak gerektiğini belirtir. Bu anlayışı “[S]anatın bütün dallarında vazgeçilmez en köklü ilke” sayar. Yetkin birikimiyle, söz konusu yaklaşım yönünde, insan ve doğa sevgisinin coşkusunda özgün yapıtlar ortaya koyar.
Özenle derlediği masallardan oluşan kitaplar yayımlar Tansel. Halkının ve kendi sesinin buluştuğu şiir kitapları yazar. “Altı Kardeşler”, “Yedi Devler”, “Üç Kızlar”, “Mavi Gelin”, “Allı ile Fırfırı” adlı masal kitapları; “Savrulmayı Bekleyen Harman”, “Gözünü Sevdiğim” adlı şiir yapıtları ve diğer birçok araştırma, resim, eleştiri yazıları böyle doğar. Aramızdan ayrılışının ardından da sevgili kızı Prof. Dr. Aysıt Tansel’in çabalarıyla, ilk kez yayımlanan şiirlerini kapsayan “Dağı Öpmeler”, toplu şiirlerinden oluşan “Mutluluk Peşinde” yayımlanır. Masallarının yeni baskıları yapılır.
Oğuz Tansel, şiirlerinde ve masallarında öz Türkçe sözcüklere büyük önem verir. Ayrıca kendi türettiği sözcükler kullanır. Mavi sözcüğü ise güzele, iyiye, doğruya dair anlamlar içeren bir boyut kazanır O’nun yapıtlarında.
Bu anlayışı uygularken, halk kültürü ürünlerinin basit bir tekrarından uzak durmaya büyük özen gösterir. Geleneksel motifleri, çağdaş bir yaklaşımla ele alır. Kendinden, kişiliğinden izler katar. Böylelikle, şiirleri yerel olmaktan; derleyip yazdığı masallar tümüyle anonim olmaktan çıkar, kendine has bir duyarlık kazanır. Usta yazar Adnan Binyazar’ın belirttiği gibi, “anlatılarındaki özgün arayış beğenisi” çok belirgindir.
Tansel, şiir anlayışını, “Gerçek Şiirin Bellibaşlı Özelliklerinden Bazıları” başlığı altında şöyle açıklar:
“A. Şiir, ayaklarını toplumun, ülkenin tarihsel gerçeklerine basmalı, kollarıyla, elleriyle ülkenin, dağlarını, ovalarını, toplumsal, ekonomik coğrafyasını kucaklamalı.
Dolayısıyla, Tansel’in şiirinin kaynağını halk kültürü oluşturur.
Arı, duru, yalın bir dille yazılmıştır.
Geleneği çağdaş biçim içinde geliştirir.
Oğuz Tansel’in başta da andığımız ilk şiir kitabı 1953 yılında yayımlanan “Savrulmayı Bekleyen Harman”dır. İkinci şiir kitabı ise, “Gözünü Sevdiğim” adıyla 1962’de yayımlanır. İkisi arasında neredeyse on yıl vardır. Her iki yapıtın 1986’da, “Sarıkız Yolu” adıyla toplu basımı yapılır. Ayrıca dostu şair Metin Eloğlu’yla birlikte “Bektaşi Dedikleri” adlı, fıkraların şiirleştirilmesine dayanan ortak yapıt yayımlar.
Tansel’in şiirleri sevgi, kardeşlik, eşitlik, adalet, doğa, masal dünyası, çocuk sevgisi gibi derinlikli temalarla güçlü bir ilişki içindedir. “Dağı Öpmeler”de yine bir halk yaratısı olan mitoloji kaynaklı dil arayışını öne çıkarır.
Onun “Harp Çocuğu” adlı şiiri keşke günümüzde geçerliliğini yitirmiş olsaydı: “Devran değişti çocuğum! / Son savaşta oldu bu kötü işler: / Kiminin göğsü kabardı, kudurdu: / Çoğunun gözü doldu // Devran değişti çocuğum! / Baba, batan bir gemide öldü: / Bir esir kampında kardeşleri, / Anasını zaten bilmiyordu. // Devran değişti çocuğum! / Ekmek kokulu sevgi nerde? / Masal dünyamız bu mu? / İki gözü iki çeşme.”
“Savaşın Kutsallığı” şiirinde ise şöyle yazar Tansel: “Kim bozdu kutsal barışı! / Taş bıçaklı inde unutulmadı sopa: / Ot, et yerken ilksize çok yakın, / Barışı bir bozmuşlar, deme gitsin!.. / Yoktu, önceleri gelin yüzlü duvaklar.”
Doğa Sevgisinin Şiiri
Tansel Ustanın doğa sevgisi bambaşka yollar açar şiirinde. Her dizesine damgasını vurur doğa tutkusu. Yeryüzünün bir çevre felaketi içine sokulacağını o yıllarda görmüş gibidir. “Tabiat Üstüne” adlı şiirinde imge örgüsüyle üstün bir söyleyiş içindedir: “Dağlarda duman duman orman / Asmada salkım salkım, başakta altın altın / Yaşamanın sevinci tutmuş elleri / Gök bundan mavi, denizler bundan. / Bütünün tadı toprakta, denizde / Seven, yaratan ellerde sıcaklık. / Biteviye ilksiz ve sonrasız akış / Kaygısız çocuk yüreğince…” dizeleriyle süren şiir insan doğa ilişkisini bütünlüklü bir bakışla işler.
Sevgi şiiri olur da çocuklar dışında kalabilir mi? Çocuklarsız hiçbir şey güzel değildir. Anlamlı değildir. “…Çocuklar; geleceğin yozlaşmayan çekirdeği,/ Barış özgürlük türkü dudaklarında, / Çocuklar, Vietnamlı, dünyalı, Türkiyeli…”
“Sarıkız Yolu”ndaki izlek sürmekle birlikte, “Dağı Öpmeler” farklı söyleyişte şiirler de içerir. Altı bölüme ayrılan kitap doğaya ve emeğe bir ince güzellemedir. Çağlayanların, türküleşen ırmakların, zirveleri saran bulutların, dağların esrime halidir. Doğa, güzellikleri esirgemez gören göze, söyleyecek sözü olana. Sökün edip gelir incelikler. İnsanlığın en yalın kaygılarının somutlaştığı şiirler oluşur “Dağı Öpmeler”de.
Salah Birsel, Tansel için “Dostumuz bir doğa vurgunudur. Dağlarda duman duman ormanlardan, karlı uçurumlarda mavi sabahlardan geçip gider” diyordu.
Kırklı yıllar yazarlarından Latin edebiyatına, tarihe ve doğaya ilgi belirgin bir özelliktir… Hümanist bir özle yüklenmiş tarih; yer-kişi adları ve olaylara yapılan göndermelerle yapıtlara yansımıştır. Bu ilgi Anadolu’yu tüm kalıtıyla, kültür varlığıyla yurt bilmenin ve benimsemenin düşünsel soncudur aynı zamanda. “Dağı Öpmeler”de de (özellikle Antalya Dolayları ve Bilitis adlı bölümlerde) bunu gözlemek olanaklı “Zakkum çiçeği boyalı tanyeri / Su kemerince uzar kollar; / Pamdhilya’da ünlü kent Perge, / Önce Triyannus’u: düşündüm / Artemis tapınağında aradım / Bakıcıyı. Artemidas’ın yeri boş; / Ayinde gezdirilen yontusunca, / Özgürmüş, mutlu doğa çocukları, / Gelmeden Paul’le Barnabas. (…)” (Tansel 1999:17). Şimdiyle geçmiş arasında süreklilik kurarak şöyle yazar: “Gözleri, saçları tıpkı seninki, / Sanki Göktepe’li yörük kızı. / Şiir, gerçekten damıtılmalı / Bilitis’in fırtınalı yaşamı: / Gül sunar çıplak Astarte’ye / Güzelden güzel Lesbos anası, / Sevda delisini çeker Astarte.” (Tansel 1999:35). Öyle anlaşılıyor ki, tarihte günümüzü görür, günümüzde tarihi. Bu iç içelik durumunu belirlerken, antik dönem insanının doğayla uyumlu, özgür dünyasına vurgu yapar. Bir bilgi şiirinin ve arkaik bir duyarlığın olanaklarını dener şairimiz.
Dostları Metin Eloğlu ve Salah Birsel gibi Tansel’in de sürekli bir dil arayışı, özgünlük alanlarını kurma kaygısı içinde olduğu, ürünlerindeki işçilik ve alışılmadık, sıra dışı söyleyiş çabasının yoğunluğundan anlaşılır.
Oğuz Tansel’de duyarlılık sıradan duygusallığa düşmez. Duygusallığa en elverişli öğeler, mutlak bir özdenetimle yetkin bir şiir düzeyine ulaşır. Tanıdığımız sözcükler ilk durumlarını bırakır; kendine has şiir düzleminde ve bilinçli bir bilgi eşliğinde özgünleşir.
Şiir ve Masal
Onun sanatında masal ve şiir iç içedir. Bu bütünselliğe doğa mutlaka eklenmelidir. Anılan birliktelik şiirlerinde masalın etkisi biçiminde ortaya çıktığı gibi, masallarındaki şiirsellik olarak da Tansel’in yapıtlarını belirler. “Masal Dünyası” adlı şiiri masal temalı pek çok şiirine güzel bir örnektir: “O masadaki güvercinler mi /Böyle hür dolaşan bu göklerde /Yıkanırlar maviliklerde; /Bir kıral kızı kimi, / Kimi şehzade sevgilisi, / Hatıralar gibi uçtular kanat kanat…/ Bir halk türküsünde kaybederim kendimi / Bir masal dünyasında yaşar, / Bir halk türküsünde bulurum seni.”
Tansel’in masalları da yoğun bir şiirsellik içerir. Yazar Ümit Sarıaslan’ın seçtiği tümcelerde bunu görmek olanaklıdır: “Mavi kanatlı zaman”, “Mavi vaktin birinde”, Saçları portakal sarısı, gözleri Akdeniz mavisi”, “Teni güllerce”, “Yıldız gözlü su saçlı güzel”, “Çadırlaşan bir köknar”, “Ateböceği yeşili”, “Mavi ışıklı bir sabun”, “Mavi bir delikanlı”, “Ay ana gün baba”, “Umudu çiçeklenmek”, “Güneşin burnu”.(Sarıaslan 1996:21-22)
Şiirsel söyleyiş doğayla da sınırlı kalmaz, masalların tüm dokusuna siner. Tansel kendini özgür duyumsar, şiirsel duyarlığı dilediğince ve incelikle kullanır. Başlıca masallardan derlenen örnekler bu gerçeği göstermektedir: “Bir süre aktı mavi zaman”, “Kilim; temmuz göklerinden kesilmiş, yıldız ışıklı, türlü boyalarla nakış nakıştı: Karagündüzlü, benlikara, çakmaklı, eliböğründe, dallıayak, gönlüorta, parmaklı, kocaoya, aylıgülizar, seviçengeli, toramanlı, kurtizi adındaki bütün örnekler bu kilimde konuşuyordu”(Üç Peri Kızı); “Sular durur, dağlar yürür, tavşanlar uçar. Karakışta kınalı güller açar”(Al’lı ile Fırfırı); “Bazıları iki, bazıları dört dilli çanlar usuldan, yavaştan konuşmaya başladı”, “Bal koyalım insanların yüreğine dillerine türkü olsun, ışıkça dolsun içleri”, “Göklerin kapısıydı”, “Kadın saçı gibi yumuşak”, “Üveyiklerin ötüşmesi ormanı sallıyordu”, “Yerde çiçekler, havada dallar, birbiriyle sarmaş dolaştı. Orman yeşil köpüren bir denizdi.”, “Dallarında yüzlerce yıldız yanar döner; bir esintiyle kıpır kıpır, salkım söğütle konuşur.”, “Akbilekli, kekik parmaklı bir çay kayaları öperek gidiyordu”, “Güneş, tepeleri mor, yüksek, sivri dağın başından turuncu yüzünü gösterdi, altın saçlarını salıverdi.”, “Yıldız ışığında yürümeye başladılar”, “Yolları çözüp sarmaladılar”, “Ova aklığını büyütüyordu. Bir denizde yüzer gibi gidiyorlardı ovada.”, “Ekinleri biçilmiş tarlaların yalnızlığını gittiler.”, “Güneş, dağlarda bulutların karıştığı, mavi bir denize düşedursun…”, “Kaş karardı, yıldızlar çoğaldı. Gide gide Ceylan’ların düğün evinde oldular.”, “Gökle yer sarmaştı bu bahçede”, “Temmuz gecesinin yıldızları gökçeciklerce uçuşuyorlardı.”(Çobanla Bey Kızı) “Masallarda zaman tez geçer”(Kabak Donunda Kız); “Zamanırmağında, gecelerden o gece, tabak gibi bir ay doğdu”, “Mavi saçlı, mavi bıyıklı bir adam”, “Çocuk başlı, mavi kanatlı, mercan kuyruklu balığı tekneye attı”, “Dolunay batamaz bir türlü, asılakaldı bir dağın doruğuna.”, “Gökyüzünde yıldızların düğünü vardı.”, “Çobanların mavi püskül saçlı sevgilisini, deli poyrazı…”(Konuşan Balıkla Yalnız Kız) (Konuşan Balıkla Yalnız Kız’ı Oğuz Tansel yazmıştır.) “Ölenle ölünmez. Mavi kanatlı zaman acılarını alıp götürüyor.”, “Oğlan güneş üstüne ant içti, söz verdi”(Dalyanoğlu); “Demir çarık delinir, demir değnek eğilir”(Perioğlu)
Birçok usta yazar Oğuz Tansel’in masallarındaki şiirselliğe vurgu yaparlar. Fakir Baykurt “…şiir gibi bir dille yeniden yazdığı masallar”(Baykurt 1996: 15), Ümit Sarıaslan “Masallardaki insan sıcaklığına dokunmak, gözelerine sinmiş şiirin büyüsüne varmak”(Sarıaslan 1996: 22-23) biçimindeki vurgularıyla bu varsıllığı belirtirler. Berin Taşan ise şöyle yazar: “Derin dünya ve Türk halk bilgisini, şairliğini, Türk diline olan vurgunluğunu bilinçle ve özümseyerek derlediği masallara da katmasını bilmiştir.(Taşan 1996: 90) Can dostu Metin Eloğlu, Tansel’in kitaplarına yazdığı güzel yazıda, masallardaki şiirsel anlatımı ve bunun oluşturduğu yepyeni çağrışımları saptar: “Oğuz Tansel’in masallarındaki özsu ta Türkeli uygarlıklarının gelişken halk yaratıcılığının kaynaklarından besleniyor ya; o, aydın-düşünür-sanatçı bileşiminin şaşmaz yordamıyla, ozanlığının seçkin payandalarını da bu tutkusal uğraşa ekleyerek, değişik tadda cıvıltılı bir yeni masal tanımını saptıyor, irdeliyor,-bir bakıma somutlaştırıyor” der.
Oğuz Tansel’in belirttiği, halk kültürüne dayanan sanat düşüncesinin günümüz kültür koşullarında aşındığı söylenebilir. Geleneğin olumlu değerlerinden ve bilgisinden uzaklaştırılan insanlık, tüketim toplumunun tek boyutluluğuna bağımlı kılındı. Ortak kaygı ve durumların güzelduyusal kalıtını oluşturması gereken sanat, şiir, halkbilim ayrıştırmanın, farklılaştırmanın, dışlamanın, moda deyimle “öteki”leştirmenin aracı oldu.
Kısaca çizilmeye çalışılan bu görünüm Oğuz Tansel’lerin ömürlerini verdikleri düşüncelerin, oluşturdukları evrensel nitelikteki yapıtların önemini artırıyor. Günümüz insanlık kültürünün bu birikime olan gereksinimi büyüktür. Yetişkinlerin düşlerini yitirdiği, çocukların masalsız büyüdüğü günümüzde bu gereksinim daha yakıcıdır.
“Bektaşi Dedikleri” adlı kitaptaki bir şiiri, Oğuz Tansel için anımsamamak elde değil: “…’Be imanım, bırak şu gevezeliği! O büyükler, o güzel atlara binip / Desene göçtüler temelli!'”
KAYNAKLAR:
BAYKURT, Fakir 1996 “Çile Eri Oğuz Tansel” , (Üç Kanatlı Masal Kuşu Oğuz Tansel anma kitabı içinde), Ankara, Ürün Yay.
BİNYAZAR, Adnan 1996 “Üç Kanatlı Masal Kuşu”, (Üç Kanatlı Masal Kuşu Oğuz Tansel anma kitabı içinde ), Ankara, Ürün Yay.
Hasan HÜSEYİN, “Masalcı Baba” Oğuz Tansel, Yeni Halkçı Gazetesi, 21 Ocak 1976.
SARIASLAN, Ümit 1996 “Oğuz Tansel’in Masallarının Kıyısında”, (Üç Kanatlı Masal Kuşu Oğuz Tansel anma kitabı içinde), Ankara, Ürün Yay.
TANSEL, Oğuz 1985(a) “Çobanla Bey Kızı”, Masallar 1, Ankara, Yaz Yay.
__________ 1985(b) “Konuşan Balıkla Yalnız Kız”, Masallar 2, Ankara, Yaz Yay.
1999 “Dağı Öpmeler”, YKY
TAŞAN, Berin 1996 “Oğuz Tansel, Erken Savrulan Harman”, (Üç Kanatlı Masal Kuşu Oğuz Tansel anma kitabı içinde), Ankara, Ürün Yay.
telgrafhanesanat
Yorum Kapalı.