Melih Cevdet Anday’ı Edebiyatçılar Derneği yönetiminde bulunduğum yıllarda tanıma şansına eriştim. Çok alçakgönüllü, az konuşan bir kişilik olarak göründü bana.
Tanışıklığım bir yana, Anday’ın her türde yarattığı yapıtlarıyla, salt Türk yazını değil, dünya yazınının çok büyük bir yazarı olduğunu bir kez daha vurgulamalıyım. UNESCO Anday’ı Tolstoy’la birlikte, yan yana anar.
Anday’ın, bilgisunar dergimizin de adını aldığı, esinlendiği “Telgrafhane” başlıklı şiiri Türk yazınının kalıcı şiirlerindendir.
Telgrafhane şiirinde gerçek aydının gerilimi, huzursuzluğu, kırılganlığı, giderek acısı vardır.
Durmadan sesler alan, sesler veren ıssız bir telgrafhane…
Bir sis çanı gibi çalıp duran insan…
Uykusuz, yorgun ama kararlı.
Günümüz için de çok anlamlı değil mi?
TELGRAFHANE
Uyumayacaksın
Memleketinin hali
Seni seslerle uyandıracak
Oturup yazacaksın
Çünkü sen artık o sen değilsin
Sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin
Durmadan sesler alacak
Sesler vereceksin
Uyuyamayacaksın
Düzelmeden memleketin hali
Düzelmeden dünyanın hali
Gözüne uyku giremez ki...
Uyumayacaksın
Bir sis çanı gibi gecenin içinde
Ta gün ışıyıncaya kadar
Vakur metin sade
Çalacaksın.
1952
Melih Cevdet Anday
(Fotoğraf: Günay Güner)
telgrafhanesanat
Yorum Kapalı.