6 Mayıs 1972’de Üç Fidanımıza, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan’a kıyıldı; Denizler dedik onlara… Denizlerce sonsuz, denizlerce çoğul, denizlerce güzel.
Düzmece mahkemenin, sözde başkanı, düzmece kararı okurken nasıl da korkak, titrek, tiksinti uyandırıcı…
Karar düzmeceydi; gerçek hukuka göre, hiç kimse kendine “ordu” demekle ordu olmaz. Beş on yiğit insanla, birkaç çakaralmaz tabanca ile ordu olunmaz. Demek ki “suçun” unsurları oluşmamıştır.
Anayasayı tağyir, tebdil, ilga…
Üç Arapça sözcük….
Günümüze ilişkin neler çağrıştırıyor?
Denizlerin adlarını verdik bebelerimize. Yetersiz de olsa kitaplar yazıldı Denizler için. Yazanların arasında kuşku yok ki Denizlerin adını sömürenler de var. Düşünceleri Denizlerle bu değin taban tabana zıt, kimileri giderek Amerika yanlısı olur da Denizlerin yoldaşı savını nasıl ileri sürebilir. En azından pervasızlık, ahlaksızlık…
Denizlerin dinmez sızısı içime her düştüğünde Halit Çelenk ile Şekibe Çelenk’i de anımsarım. Halit Çelenk’in “İdam Gecesi Anıları” adlı kitabı eşsizdir. Tek gerçek başvuru kaynağıdır.
Denizler, devrimciler ölüme nasıl gider, yiğitçe bunu gösterdikleri son anlarında da haykırdıkları gibi, faşizme, emperyalizme karşı savaşırlarken öldürüldüler. Kürtlerle Türklerin demokratik geleceğinin ancak sınıfsal ve kültürel birliktelikleriyle, emperyalizme ve faşizme karşı kazanılacak bir savaşımla kurulabileceğini savundular. Mustafa Kemal Atatürk’ün önderlik ettiği Türk Devriminin, devrim karşıtı güçlerce engellenmesi nedeniyle tamamlanamadığını, dolayısıyla tamamlanması gerektiğini anlattılar. Lütfen Deniz Gezmiş’in “Mustafa Kemal Yürüyüşü”nü anımsayın.
Denizleri sevdiklerini söyleyenler, yazanlar; Denizlerin savaşımlarına saygı duyanlar, bu gerçekleri yadsımakla çelişkiye düşerler.
Ülke yöneteceğiz diye her dalavereye başvuran, çıkarlarını, yayılmacıların (emperyalistlerin) çıkarlarıyla birleştiren; işleri, kullanım ömürleri bittiğinde ise, gerekli görüldüğü için, hizmetinde oldukları yayılmacılarca, ortadan kaldırılan işbirlikçilerle; Türk ulusunun bağımsızlığı, özgürlüğü, barışı, kardeşliği, sömürüden, yoksulluktan kurtulması, gönence ulaşması uğruna yaşamlarından geçmekten çekinmeyen Denizleri “eş” görmemizi kimse beklemesin, görmeyeceğiz! İdamlara karşı olmak (ki kuşkusuz öyleyiz) başka bir konudur.
Denizler Korelerde yiğitlerimizi ABD çıkarı için öldürtmediler. Türkiye’yi ikili anlaşmalarla ABD’ye göbekten bağlamadılar. Denizler Lübnan’daki Hıristiyan Falanjistlere, ABD istedi diye, yüzlerce uçak dolusu silah, patlayıcı göndermediler. Denizler üniversite gençlerini, fakülte yapılarını kurşunlatma buyrukları vermediler. Denizler rektörleri yerlerde sürükletmediler…
Denizleri her anımsayışımızda bağımsızlık bilincimiz, gericiliğe karşı ödünsüzlüğümüz, Mustafa Kemal Atatürk devrimine bağlılığımız bilenir.
Denizleri sonsuz saygıyla, sevgiyle, özlemle anıyoruz.
telgrafhanesanat
Yorum Kapalı.