TÜRK MÜZİĞİNDE DEVRİM VE ADNAN SAYGUN
Daver Darende
Kasik batı müziği alanında en büyük eleştirmenlerden biri sayılan, şimdi hayatta olmayan değerli Yazar, Bestecimiz İlhan K. Mimaroğlu “Müzik Tarihi” adlı başyapıtında “Türkiye’de Bestecilik” ve “Müzikte Devrim” konularında şunları yazmıştı:
“Türkiye’de besteci başka ülkelerde olduğundan daha mutsuz bir kişidir. Eserleri çalınmaz, çalınsa da ilgi görmez, önyargıların etkisiyle çevresinde küçümsenir. Bu durum özellikle ilk kuşak bestecilerinden çoğunu umutsuzluğa ve bunun sonucu olarak verimsizliğe yöneltmiştir. İlk kuşak bestecilerinden ‘Türk Beşleri’ adı altında bilinenlerden en önemlileri Adnan Saygun ve Cemal Reşit Rey’dir.”
Diğer bestecilerden eğitimini Paris’te Nadia Boulanger yanında tamamlayan ünlü bestecimiz Ulvi Cemal Erkin etki öğretisini Anadolu ritimlerinin çarpıcılığında bulur. Bestecilik öğrenimini Viyana’da Josef Marx’ın öğrencisi olarak yapan Hasan Ferit Alnar yıllarca Devlet Opera Orkestrası’nı yönetmiştir. Folklorumuzun çekiciliğinden esinlenmiştir. Viyana ve Prag’da yetişen Necil Kâzım Akses yerli melodileri orkestra renkleriyle kullanan bir bestecimizdir.
Adnan Saygun Türk müzik devriminin yetiştirdiği en önemli bestecilerimizden birisidir. Atatürk’ün önderliğinde batı yöntemlerine uygun bir müzik eğitiminin ülkemizde yaygınlaşmasında bestecimiz Adnan Saygun’un önemli katkıları olmuştur. Üç senfonisi, piyano ve keman konçertoları, yaylı çalgılar dörtlüleri, “Yunus Emre Oratoryosu”, “Kerem” ve “Köroğlu” adlı iki operası ve daha birçok yapıtıyla klasik müzik sevenlerin gönlünde derin izler bırakan Adnan Saygun’un en ünlü yapıtlarından birisi yurtdışında da büyük ilgi gören “Yunus Emre Oratoryosu”dur. Oratoryo 1958 yılında dünyaca ünlü şef Leopold Stokowsky’nin yönetiminde İngilizce olarak yorumlanmış ve büyük takdir toplamıştır.
Saygun’un dünya çapında şöhreti 1938 yılında Washington’da Julliard Kuarteti tarafından çalınan ikinci yaylı sazlar kuarteti olmuştur. (Kaynak: İlhan Mimaroğlu, Müzik Tarihi)
“Özsoy” adlı ilk operasını İran Şahı Rıza Pehlevi’nin Türkiye’ye gelişi nedeniyle ve Atatürk’ün isteğiyle bestelemiş, eser iki önderin huzurunda 27 Aralık 1934 gecesi Ankara Halkevi’nde sahnelenmiştir.
Librettosu Münir Hayri Egeli tarafından yazılan opera Türk ulusunun doğuşunu, İran ve Türk uluslarının kökü çok eski tarihe dayanan kardeşliğini anlatır.
Adnan Saygun Ulu Önder’e büyük hayranlık duyardı. 1971 yılında Budapeşte’deki beraberliğimiz sırasında Atatürk’e duyduğu sevgiyi belirtirken şöyle demişti: “Ben onun ürünüyüm. O olmasaydı ben Adnan Saygun olamazdım.”
telgrafhanesanat.org
Yorum Kapalı.