MaviKöşe (Dört):
100.YILDA NE YAPACAKSINIZ?
Yücel ÇAĞLAR
ormanlarindelisi@gmail.com
“- Hiiiiç…” demeyin, n’olur; 100. yıl bu! Yoksa 100. yılında da 10. yıl ya da İzmir Marşını söyleyerek, Mustafa Kemal Atatürk fotoğraflarıyla süslenmiş (!) bayraklar sallayarak mı geçiştirecek; onu da Başkan Hazretlerinin keyfine, işgüzarlarının şaklabanlıklarına mı bırakacaksınız? Hiç mi hiç inanmam; çok büyük bir olasılıkla daha önce ülkemizde hiç yaşanmamış etkinlikler düzenleyeceksinizdir. Ama hiçbir belirti göremiyorum ortalıkla; yoksa yalnızca benim mi haberim yok yapılan hazırlıklardan? Ne var ki, zaman çok hızlı akıyor; şunun şurasında altı yıl kaldı yalnızca. Ben diyorum ki, Cumhuriyetimizin 100. yılında öyle etkinlikler düzenleyelim ki, bırakın Başkan Hazretlerini bir yana, dünya âlem dudak ısırsın! “Yapabilir miyiz?” demeyen sakın; yaparız yaparız! Umarım bu etkinlikleri ben de yaşayabilirim; “Cumhuriyet 100. yaşını görmeden “elveda” demek istemiyorum çünkü. Bu dilekle bir önerim olacak: Var mısınız, Cumhuriyet 100 yaşında ormanları” da oluşturalım; ne dersiniz. Ancak, öyle sağa sola rastgele fidanlar dikerek, “Hatıra ormanları”, “Beş bin köye beş bin orman” vb. gülünçlükler oluşturarak değil! “- Peki, nasıl?” mı diyorsunuz, anlatayım öyleyse…
Önce birkaç küçük anımsatma…
Özellikle son on beş yirmi yıldır ülkemizde yaşananlar Cumhuriyetimizin nasıl bir tehdit altında bulunduğunu açıklıkla ortaya koymuştur. Böyle iken Cumhuriyetçi güçlerin göz göre göre işletilen bu yıkım süreci karşısında gerektiğince direnç gösterebildiği söylenemez. Bu nedenle; olağandışı bir gelişme olmadığında 2023 yılında 100. yaşına basacak olan Cumhuriyetimizin kazanımlarına, erdemlerine sahip çıkılması, yaşatılması yönünden halkımızın isteğini ve kararlılığını sergileme amacıyla çeşitli demokratik çabalara girilmesi gerekiyor. Sanırım aksi düşünülemez. Ancak, büyük bir olasılıkla yine iktidarda kalabilecek şimdilerdeki siyasal yönelim ve yandaşlarının, en iyimser(!) bir söylemle, benzerlerinin tüm ulusal bayramlarımızda sergilediği kadirbilmez, inkârcı tutumunu değişmeyecektir. Ek olarak; Cumhuriyetimizin 100. yılı etkinlikleri kapsamında devlet olanaklarını da kullanarak çağdışı yönelimlerini pekiştirme ve kalıcılaştırma çabası içinde olacakları da açıktır. Bu nedenle, Cumhuriyetçilerin önümüzdeki altı yıl gibi çok kısa bir süreyi olabildiğince verimli olarak değerlendirmesi göz ardı edilemeyecek bir zorunluluktur. Bunda da anlaşıyoruzdur umarım.
Öte yandan; yurttaşlarımızın doğaya, özel olarak da ormanlara yönelik duyarlılığı ve ilgisi giderek artıyor: Her kesimden yurttaşımızın çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından düzenlenen ağaçlandırma etkinliklerine katılmaları ve/veya katkıda bulunmaları, kimi yurttaşlarımızın da özel ağaçlandırmalar yapmaları bu sevindirici gelişmenin anlamlı göstergeleridir bence. Ancak, teknik gereklerin çeşitli nedenlerle yeterince yerine getirilememesi, özellikle de seçilen ağaç ve ağaççık türleriyle gözetilen amaçlar arasında yeterince uyum sağlanamaması vb. olumsuzluklar, bu çalışmaların çoğu zaman kaynak savurganlıklarına, daha da önemlisi çeşitli ekolojik sorunlara yol açtığını düşünüyorum.
Diyorum ki…
Şimdiden, – gerçekte geç bile kaldık sayılır bence- evet, şimdiden “Cumhuriyetimiz 100 Yaşında Ormanları” (CUMOR?) vb. bir adla yola çıkabiliriz. Sözgelimi, bu yolculuk, yaşadığımız ilin, ilçenin ya da mahallenin yahut köyün sınırları içinde belirlenecek uygun ekolojik koşullara sahip yeter genişlikte bir alanda, her kesimden yurttaşımızın gönüllü katkısı ve katılımlarıyla gerçekleştirilebilir.
CUMOR’la;
katkıda bulunmayı amaçlayabiliriz. Öyle ki, tasarladığımız gibi gerçekleştirilebildiğimizde CUMOR’la;
katkıda bulunabiliriz. Evet, bu, bence de düşsel bir öneridir ancak sözünü ettiğim gerçekten de gerçekleştirilebilir bir düştür; üstelik de, ülkemizin ekolojik koşulları bu amaçla değerlendirilebilecek akıl almaz çeşitlilikte olanak sunarken… Var olan çeşitli hukuksal ve kurumsal olanaklardan hiç söz etmiyorum bile. Sözgelimi; 4785 sayılı Milli Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberlik Kanunu 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 57-64. Maddeleri ile Ağaçlandırma Yönetmeliği, yanı sıra, yüzlerce çevre/doğa/orman korumacı gönüllü örgüt, binlerce gönüllü ne güne duruyor?
“Sıradan” bir ağaçlandırma yapmayı önermiyorum…
Hayır hayır; kesinlikle, bulabileceğimiz arazilere uygun olduğunu düşündüğümüz türlerden fidanlar dikmeye indirgenmiş bir ağaçlandırma yapmayı önermiyorum; böylesini Başkan Hazretleri ya da işten anlamayan bakanları bile yapabilir ya da yaptırabilir; yaptırdılar da zaten: Anımsayacaksınız; 2008-2012 döneminde uygulanmak üzere “Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberliği Eylem Planı”, 2015 yılında “2000 Köye 5000 Orman Eylem Planı” hazırlanıp uygulandı; 2016 yılında “Türkiye Çınar Yılı” yapıldı; tam bir gülünçlük örneği… Sonra; 12 Eylül Cuntası da yaptırmıştı; ülkeniz her köyünde “Atatürk Ormanları” kurdurmaya kalkmıştı da bir teki bile bugünlere kalmadı. Önerdiğim “Cumhuriyetimiz 100. Yaşında Ormanları” çalışmasında ise ortaya öyle bir örnek çıkaralım ki, çıkarabiliriz ki, bir “doğa sanatı” örneği yaratalım. Sözgelimi, becerikli Cumhuriyetçi çizerlerimize – “grafikerlerimize”?- yılın “anlam ve önemini” sonsuza değin yaşatabilecek güzellikle bir desen tasarlatabilir; bu deseni, başta ağaç ve ağaççıklar olmak üzere çiçekli çiçeksiz bitkilerle somutlaştırabiliriz. Hemen, “- Olur mu ki?” demeyin; olur olur; Dünyada pek çok örneği var çünkü.
Ama demokratik, etkin ve yaygın bir örgütlenme gerek!
Ülkemizde, Orman Genel Müdürlüğü (OGM) ile öteki ilgili kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, askeri birlikler, gönüllü özel kişi ve kuruluşlar, demokratik kitle örgütleri de, olanakları elverdiğince ağaçlandırma yapıyor, yanı sıra, yapılan çalışmalara çeşitli düzey ve biçimlerde katkıda bulunmaktadır. Ancak, bu çalışmalar sırasında çalışmaları yapan ve/veya katkıda bulunan kişi, kurum ve kuruluşları arasında iş ve güç birliği çoğunlukla gerektiğince sağlanamıyor. Ülkemizde, genel olarak, farklı toplumsal kesimlerin, kurum ve kuruluşların aynı amaç doğrultusunda kendiliklerinden iş ve güç birliği yapmaları, yeterince gelişkin ve yaygın bir gelenek değildir çünkü. Ayrıca ülkemizde kamu kurum ve kuruluşlarının böylesi iş ve güç birlikleri yapabilmesini sağlayabilecek kurumsal ve hukuksal düzenlemeler de yeterli değildir. Oysa ağaçlandırma, özellikle de orman ekosistemi oluşturma, koruma ve bakım vb kamusal amaçlı program ve projelerin tasarlanması, planlanması ve uygulanması aşamalarında bu yetersizliğin aşılması, giderek, kamu ve sivil kurum ve kuruluşların aralarında iş ve güç birliği yapmalarının bir geleneğe dönüştürülmesi gerekiyor. Bu gerek yeterince yerine getirildiğinde çalışmaların kalıcı ve işlevsel sonuçlar verebilmesi, kısıtlı kamusal kaynakların daha verimli kullanılabilmesi büyük ölçüde kolaylaşabiliyor. CUMOR özelinde geliştirilebilecek ve yararlılığı sınanabilecek bir yönetsel yapı, bu gereğin yerine getirilmesine de katkıda bulunulabilecek bir deneyim olabilir. Örneğin, şöyle bir örgütlenme geliştirilebilir:
“Cumhuriyetim 100 Yaşında Ormanları Projesi” Yönetsel Yapısı
(Siyasal Parti, Üniversite, Demokratik Kitle Örgütleri vb.)
Danışma Kurulu
CUMOR YÜRÜTME KURULU
İlgili Meslek Örgütleri , Gönüllüler, vb.
CUMOR ÇALIŞMA KOLLARI
Donanım Teknik Finansman Halkla İlişkiler Eğitim Güvenlik
(Lojistik)
Açıktır ki, bu yapı, CUMOR’un tasarlanma aşamasında daha da ayrıntılaştırılabilecek; sonraki aşamalarında uygulamalardan karşılaşılan sorunlar ve başarılar göz önünde bulundurularak daha da yetkinleştirilebilir.
Öte yandan, böylesi bir yönetsel yapılanmada;
gerekecektir.
Düşsel bir öneri daha…
CUMOR kapsamındaki etkinliklerin her aşamasına ağırlıkla halkımızın tüm sınıf ve katmanları katılabilir bence; ancak bu doğrultuda çok boyutlu, kararlı çabalara girilmesi gerekecek. Bu yine bence gerçekleştirilebilir düşsel çabaya, sözgelimi;
katılabilir ya da katkıda bulunabilir. En azından başlangıçta, deyim yerindeyse, “isteyenin, önerenin bir yürü kara, katılmayanın ya da katkıda bulunmayanın iki yüzü…” yaklaşımıyla içtenlikli çağrılar yapılabilir; “kalan sağlar bizimdir!” diyerek de yalnızca olumlu yanıt verenlerle yola çıkılabilir.
“- Peki bu çağrıları kim yapacak?” diyorsanız, işte ona bir yanıt vermeyecek, sizin bir öneri geliştirmenizi bekleyeceğim
İlkesiz, kuralsız olmaz!
CUMOR’un yurt içinde, yanı sıra, yurt dışında “örnek” gösterilebilecek bir düzen içinde tasarlanması ve yürütülmesi bence hem gerekli hem de olanaklıdır: Yola gerekli yönetsel yapı oluşturularak sonra da çalışmaları 2018-2023 döneminde sonuçlandırılacak doğrultuda tasarlayarak ve planlayarak çıkılabilir. Bu doğrultuda; i) öngörülen amaçların sürekli olarak gündemde kalabilmesini, ii) aynı alanda farklı amaçları gerçekleştirebilecek özelliklere sahip yerlerin belirlenebilmesini ve CUMOR’a “tahsis edilebilmesini”, iii) çalışmaların etkenlik düzeyinin yeterince yükseltilmesini sağlayabilecek etkin düzenekler geliştirilebilir. Sizi bilmem ama ben yaratıcılığımıza güveniyorum.
Bir konu daha var gözden kaçırılmaması gereken: Öngörülen her türlü çalışmanın olabildiğince demokratik katılımlı ve katkılı bir düzen içinde yürütülmesi “olmazsa olmaz” bir koşul olmalıdır. Bu koşulun yerine getirilebilmesi için çalışmalara katılacak ve/veya katkıda bulunabilecek kişi, kurum ve kuruluşlar arasında kolay anlaşılabilir ve yerine getirilebilir ilkelerle iş ve güç birliğinin yapılması, bu ilkelere henüz yolculuğa başlamadan açıklık getirilmesi yararlı olacaktır. Akıl edebildiğim ilkelerin başlıcalarını şöylece örnekleyebilirim:
***
Ne dersiniz, olur mu; başarabilir miyiz?
telgrafhanesanat.org
Yorum Kapalı.