MaviKöşe (Yedi):
Yeryüzünü Gökyüzüyle Buluşturan Dağlar…
Yücel ÇAĞLAR
ormanlarindelisi@gmail.com
Karadeniz Bölgesi, öteden beri denizin yer yer siyaha çalan mavisi, yeşilliği ve dağlarıyla ilgi çekmiştir. Hemen kıyıdan fındık ve çay bahçeleriyle başlayan yeşillikler kızılağaç, gürgen, kestane ve daha sonra da kayın sarıçam ve göknar ormanlarıyla sürer; denizden yükseklik iki bin iki bin beş yüz metreyi aştığında ormanların yerlerini giderek binbir çeşit çiçeklerle bezenmiş yemyeşil yaylalara ulaşılır. Daha yukarılarda ise dorukları yılın hemen hemen tüm aylarında kar ve buzullarla kaplı dağ zirveleri ile zirvelerin arasında neredeyse rastgele serpilmiş gibi çok sayıda buzul gölü bekler buralara çıkmayı göze alanları. Bu genel görünüm, Karadeniz’e dökülen büyüklü küçüklü çok sayıda akarsuyun oluşturduğu dik yamaçlı vadilerle daha bir süslenir ve ortaya bıkılması olanaksız görüntüler ortaya çıkar. Hem yatay hem de dikey olarak adım başı değişen bu görünüm, özellikle sonbaharda, gezginler bir yana yöre halkını bile çıldırtabilecek güzelliklere dönüşür. Bu, böyle kilometrelerce sürer. En uzman kişi bile, neresinin öncelikle koruma altına alınması gerektiğine kolaylıkla karar veremez. Kaçkar Dağları’nın milli park olarak ayrılmasını önerenler ve bu doğrultuda karar alınmasını sağlayanlar kim bilir nasıl zorlanmıştır ? Ne denli zorlanmış olursa olsunlar, sonunda bu zorlu işin üstesinden gelmişler ama. Gelmişler ve 1994 yılında, Rize’nin Çamlıhemşin ilçesinin sınırları içindeki 51,5 bin hektarlık bir kısmın milli park sayılmasını sağlamışlar. Böylece ülkemiz de dördüncü en geniş milli parkına kavuşmuş. Ancak, ne yazık ki, yörenin yalnızca 51,5 bin hektarcık kısmı milli park sayılabilmiş.
Bu noktada; <<-Kaçkar Dağları Milli Parkı’nın ayırtedici özellikleri nedir?” diye bir soru akla gelebilir. Öyle ya, milli parklar, anımsanacağı gibi, “bilimsel ve estetik bakımından, milli ve milletlerarası ender bulunan tabii ve kültürel kaynak değerleri ile koruma, dinlenme ve turizm alanlarına sahip tabiat parçaları...” olarak tanımlanıyordu. Ayrıca, bu tanımda vurgulanan özelliklerin ölçütleri de merak edilebilir belki. Bu merakı gidermenin bir tek yolu var; Kaçkarları görmek; görmek de ne demek Kaçkarları duyumsamak ve bunun içinde Kaçkarlarda yaşamak… Bu, herkes için olanaklı değil ne yazık ki. Öyleyse en iyisi biz aktaralım: Kaçkar Dağları Milli Parkı yeryüzünü gökyüzüyle buluşturan dağların; bu dağlarda saçılmış yaylalarının ve buzul göllerinin; buralarda yaşayan Karadenizli yurttaşlarımızın; dağları, dağlardaki ormanları, yaylaları, gölleri ve akarsuları yurt edinmiş yüzlerce yabanıl bitki ve hayvan türünün akıl almaz bir uzlaşıyla sürdürdükleri bir yaşama birliğidir. Evet; Kaçkar Dağları, en yalın açıklamasıyla bir yaşama birliği, bir yaşama ortaklığıdır. Milli Park, bu yaşama birliğini, ortaklığını sunuyor insanoğluna; hem de inanılmaz bir cömertlikle…
İsterseniz, dağlarıyla başlayalım doğamızın bu gönül penceresiyle tanışmaya. Hemen söyleyelim; Kaçkar Dağları Milli Parkı’nın % 80’ine yakın bir kısmını yüksek ve yalçın dağ zirveleri oluşturuyor. Güneydoğu-Kuzeybatı doğrultusunda uzanan Kaçkar Dağları’nın orta kısımlarında yörenin görece olarak en yüksek tepeleri yer alıyor. Bu uzantının Doğusunda Altıparmak Dağları yer alıyor. Bu dağlarda denizden yükseklik Karataş doruğunda 3492, Altıparmak doruğunda ise 3307 metreye ulaşıyor. Altıparmak Dağlarının Batısında yöneliğinde Bulut ve Kaçkar ya da Kavron Dağları, Kavron Dağlarının da batısında Varşamba ya da Verçenik Dağları yer alıyor; ama ne dağlar !.. Buralarda, sanki yeryüzü gökyüzüyle buluşuyor … Sözgelimi, ülkemizin en yüksek dördüncü dağı olan Kaçkar Dağı’nın denizden yüksekliği Kaçkar-Kavron doruğunda 3932 metreye ulaşıyor[1]. Bu arada, Kaçkar Dağı’nın, ülkemizin doruğu en yüksek altıncı dağı olduğunu da geçerken belirtelim ve ekleyelim: Kaçkar Dağı, yalnızca yükseltisiyle değil Büyük ve Küçük Buzul’uyla gerçekten de “çok özel” bir dağ. Öte yandan, yalnızca Kaçkar Dağı mı yüksek olan; değil. Üç bin metreyi aşan başka dağlar da var Milli Park’ta. İşte birkaçı: Kavron doruğunun Batısında Varşamba ya da Verçenik Dağı, 3710 m; Dilek Dağı, 3549 m ve tepeler tepeler: Rastgele sayarsak; Şeytankayaları, Ceymakçur, Leşkayası, Naletleme, Kopunbarak… İki bin metreyi aşan onlarca tepenin ne anlama geldiğini en iyi dağcılar biliyor kuşkusuz. Ancak, son yıllarda dağcılara öykünüp dağdan dağa, tepeden tepeye dolaşan doğa yürüyüşçüleri için de bir çekim merkez olup çıktı Kaçkarlar Milli Parkı. Dolayısıyla, bu yönelim, buralarda yaşayan Karadenizliler için de bir nimet oldu kuşkusuz; hem kültürel hem de ekonomik yönden. Bu nimet gerektiği gibi değerlendiriliyor mu acaba? En iyisi bunu Milli Park içindeki onu aşkın köyde yaşayanlardan ve bir de sözgelimi yabanıl çengel boynuzlu dağ keçilerinden, ayılardan, ur kekliklerinden, doğan ve şahinlerden, akbabalardan, dağ horozlarından, kelebeklerden, onlarca çeşit bitki türünden ve ormanlardan öğrenmek… Ama doğrusu, ünlü Ayder Kaplıcaları’na yönelik ilginin doğal yaşama getirdiği yüke; doğa yürüyüşçülerinin, hatta dağcıların geride bıraktıklarına bakılırsa bu soruya olumlu yanıt verebilmek pek de olası değil.
Kaçkar Dağları Milli Parkı, yalnızca dağlar topluluğu mudur; kesinlikle değildir: Dağ olup da yaylası olmaz mı hiç ? Yaylalar yaylalar… Kaçkar Dağları Milli Parkı’nın yaylaları, deyiş yerindeyse bir alem. Küçüğüyle büyüğüyle sayısı kırka ulaşıyor. Ayder, en bilineni kuşkusuz. 1350 metre yükseklikteki bu yaylanın çoğu gezginin ilgisi çeken yanı hemen hemen yalnızca pek çok hastalığa iyi geldiği savlanan kaplıcaları ne yazık ki. Oysa, Milli Park sınırları içinde, her biri denizden iki bin metreyi aşan yükseltilerde uzanan başka yaylalar da var: 3000 metre yükseklikteki Dilberdüzü, 2400 metre yükseklikteki Hastaf, 2250 metre yükseklikteki Yukarı Kavron ile 1900 metre yükseklikteki Aşağı Kavron yaylaları. Ek olarak Elevit, Tirevit, Kale, Baş Yayla, Hacivarak, Palovit, Ceymakçur, Amlakit ve Samislat yaylalarını da bu bağlamda sayabiliriz. Bu denli çok yayla varsa, ne olur ? Çok açık; yaylacılık. Bilindiği gibi, yaylacılık, ülkemizde, özellikle Karadeniz Bölgesi’nde yurttaşlarımızın ekonomik ve toplumsal yaşamlarında önemli işlevler gören bir gelenek; daha doğru bir söyleyişle, özellikle Karadeniz Bölgesi’nde özgün bir yaşama biçimi. Ne var ki, son yıllarda yalnızca şenlikleri öne çıkarıldı. Gerçekte, şenlikler de ekonomik, toplumsal ve kültürel anlamı olan etkinlikler. Çoğunlukla ot biçmenin bittiği döneme den gelen bu şenlikler, geleneksel olarak, “gül bayramı” ya da “ot bayramı” anlamına gelen “vartivor” ya da “çürük ortası”, “yayla ortası” “okçular” olarak anılıyor. Bu noktada, “vartivor”, “vartivorculuk” geleneği ve söylemiyle daha yakından tanışmakta yarar var: Yöredeki köylerde yapılagelen işlerin yoğunluğu, çoğunlukla, Temmuz sonunda ya da Ağustos başında azaldığında köylü “vartivor” yapmak için yaylaya çıkıyor. Bu köylüler, yörede “vartivorcu” olarak anılıyor. Yaylacılarla bir araya gelen “vartivorcular” büyük bir coşkuyla eğleniyor. Öyle ki, “vartivorcular” gelmediğinde yaylacılar hüzünleniyor; “vartivorcuları” kalabalık olduğunda ise gururlanıyor. Yörenin en ünlü “vartivoru” Ayder yakınlarındakı Yukarı Kavron Yaylalarında yapılıyor ve bu yayladaki “vartivor” Temmuzun 15’inde başlayıp on gün sürüyor. Bir bakıma yöresel müziğin, halk oyunlarının ve hatta aşkların sınırsızca sergilendiği, yaşlıların gençliklerini özlemle anımsadığı etkinliklerdir “vartivorlar”. İşte “vartivorcularca” türkü olarak dillendirilen dörtlüklerden örnekler[2]:
|
||||||
|
|
Bu etkinlikler ülkemizde öylesine ünlendi ki, sonunda hem Ayder hem de Yukarı Kavron yaylaları “turizm merkezi” sayıldı. Kısacası, yaylacılık etkinliklerinin ve özellikle de “vartivorculuğun”, Kaçkar Dağları Milli Parkı’nın “turistik” yanını öne çıkardığını söyleyebiliriz. Bu, iyi mi olmuştur? Bu da, yine, Milli Park içinde yaşayanların yöneltilmesi gereken bir soru. Ancak, genel kanı o ki, bu tür etkinliklerin, hiç olmazsa yoğunlaştığı mevsimlerde kimi özel önlemlerle desteklenerek gerçekleştirilmesi gerekiyor; hem de daha fazla gecikilmeden. Yoksa, Kaçkar Dağları Milli Parkı’nda bile iş işten geçmiş olabilecek. Belirtiler, ne yazık ki şimdiden bu doğrultuda.
Ve göller… 3350 metre yükseklikteki Çinacor ve Deniz, 3300 metre yükseklikteki Adsız, 3000 metre yükseklikteki Kapılı gölleri; Kaçkar Gölü, Karagöl ve Alacagöl de bu bağlamda sayılabilecek göllerin başlıcalarıdır. Ne var ki, Kaçkar Dağları Milli Parkı’nda buzul göller başta olmak üzere sucul ekosistemlerinin yapısal özellikleri konusunda yeterince bilgi üretilmiş değil.
Bitki örtüsü için söylenebilecek tek söz olan görkemlilik ise, Kaçkar Dağları Milli Parkı’ndaki bitki türü çeşitliliği karşısında gerçekten de yetersiz kalıyor. Çünkü, denizden yüksekliğin kuş uçuşu olarak çok kısa uzaklıklarla 1000 ile 3500 metre arasında değişmesi, akarsuların yapısal özellikleri, özgün orman yapılarının oluşmasına ve bitki türü çeşitliliğinin artmasına yol açmıştır. Saptamalara göre; iki bin dolayında bitki türüne rastlanabiliyor Milli Park’ta. Öyle ki üç yüze yakın bitki türü Dünyada yalnızca ülkemizde; bu türlerin de yarısına yakın bir kısmı yalnızca bu Bölgede doğal olarak yetişebiliyor. Örneğin; Rizeli kardelen (Galanthus rizehensiz), bir ormangülü ya da yöresel adıyla komar yahut kumar türü (Rhodadendron ungernii), bir hezaran (Delphinium formosum), doğu kafkaslı hanımeli (Lonicera caucasica subsb. orientalis), bir siklamen türü (Cyclamen parviflorum) ve lâz süsen (Iris lazica) Dünyada yalnızca bu yörede doğal bulunabiliyor. Sözgelimi, ormangülü ülkemizde yalnızca bu yörede üçbin metre yüksekliklerde doğal olarak yetişebiliyor. Ormanlardaki ağaçların ise çoğu anıtsal yaş ve boylara sahip. Ama, Milli Park’taki ormanların tümünün doğal, çok yaşlı, ağaç ve ağaççık türü ve yaşı olarak karışık yapıda olması, “özelin de özeli” bir doğal varsıllık: Burada doğa kayınları ile doğukaradeniz göknarları, doğu ladinleri ile sarıçamlar, hatta Akçaağaçlar ile gürgen ve kestaneler bitmez tükenmez bir yarışma içinde; en uzun ömürlü, en uzun boylu, en geniş çaplı ve en güzel görünümlü olma yarışı içinde. Ne var ki, birincisi ve sonuncusu olmayan bir yarış bu
Kaçkar Dağları Milli Parkı, aynı zamanda ülkemizdeki önemli kuş yaşama ortamlarından birisi. Milli Park, özellikle yırtıcı kuşlar için bir cennet: Dört akbaba türü; kızılakbaba, karaakbaba, sakallıakbaba ve mısırakbabası ile kafkas urkekliği ile orman tavuğu olarak da anılan dağ horozu ve ülkemizde doğal olarak yaşadığı bilinen gündüz yırtıcı kuş türlerinin neredeyse tümüne ve çok sayıda kelebek türüne Milli Park’ta sıkça rastlanabiliyor. Bu nedenledir ki, Milli Park, en önemli kuş yaşama alanları içinde ülkemizdeki 100 ve Dünyadaki 217 alandan birisi içinde bulunuyor. Kuşkusuz, yalnızca kuşlar yaşamıyor Milli Park’ta: Doğu Karadeniz engereği, bir alabalık türü olan deniz alası, kunduz ya da yöresel adıyla “dere köpeği” ile kafkas semenderi de Milli Park’ın en namlı sakinleri. Boz ayılar, yabanıl domuz ve keçiler, tilki, çakal, kurt, vaşak, karaca, porsuk ve geyikler de yörede sıkça karşılaşılabilen yabanıl hayvanlar.
***
Kaçkar Dağları Milli Parkı; doğamızın çok büyük gönül pencerelerinden birisi; sonuna dek açık. Bu pencere, eğer bir gün herhangi bir gerekçeyle kapatılırsa, zarar görebilecek, hüzünlenecek olan yalnızca yöre halkı, dağcılar ve doğa yürüyüşçüleri olmayacak; bu kesin. Ancak, Milli Park’ta doğanın gücü, en azından şimdilik, insanoğlununkinden çok daha büyük, çok daha büyük, çok daha büyük ! Dileyelim, hep büyük olsun.
***
[1] İsmet ÜLKER, Dağ Turizmi, Planlama Yöntemleri, Yüksek Dağlarımız, Kayak Merkezleri, TC Turizm Bakanlığı,
[2] Gülsen BALIKÇI, “Kavran’da Yaylacılığın Dünü, Bugünü ve Vartivor Şenlikleri”,Türkiye Dağları 1. Ulusal Sempozyumu, TC Orman Bakanlığı, 2002, Ankara.
telgrafhanesanat.org
Yorum Kapalı.