Günay Güner
Bu Dünyadan Gürhan Uçkan da Geçti
Geldiği gelmediği belirsiz bir kış. Yazdan güneşler zamanı. O kuzey ülkeleri ki ayaz fena kavurur insanı. Yurt özlemi gibi, otel odaları gibi, uzun yolculuklar gibi… Türkiye de Ankara da yazarıyla, sıradanıyla bir bezginlik, umarsızlık içinde. Bekliyoruz, Godot’yu beklercesine bekliyoruz. Yürüyorum Konur Sokak’ta, neredeyse görülmekten korkarak. Çağrısını beklediğim tek kişi Gürhan Uçkan Ağabeyim.
Şuralarda bir yerde buluşurduk. Biraz erken başlardı günü yudumlamaya; üzerinde kuzey rüzgârları, Türkçenin dinginliği, ezgisi… Her yıl kesin gelirdi yurduna. Oralara bir türlü tutunamamış bir hali vardı. Biz dostları tutunabilmiş miydik bir şeye, ne gezer; o bizle, biz onunlaydık. Birbirimizde bulurduk derin insan güzelliğini. Hiç kimsede değil.
Buluşmalarımızı, temelli gidişi gibi güz, kış çağrışımlarıyla anımsıyorum. Ankara bize ne çok seslenirdi. Ya Cebeci?.. Yıl boyu bizi bekleyen o evde bu kez geceyi yudumlardık, dostların arasındaydık. Gözlerinden anlardım ki Uçkan da yalnızca o birkaç saatte kendini bulurdu.
Şiir, öykü, deneme, roman, inceleme türlerinden oluşan onlarca kitabın yazarıydı Gürhan Uçkan. Alçakgönüllülüğü tüm kişiliğiydi, dense yeridir. İsveç Akademisi tarafından her yıl verilen “Natur ve Kültür Çeviri Büyük Ödülü”nü 2002 yılında kazanmıştı da yaygın haber bile olmamıştı. Deyim yerindeyse sergenlik işleri hiç sevmemişti. Tanınmaktı, ünlü olmaktı ona göre değildi bunlar.
İsveç yazınından yaptığı çeviriler de yazın emeği içinde büyük yer tutar. Yapıtlarını çevirdiği yazarlarla köklü dostluklar kurmuştu. Tomas Tranströmer, Bodil Malmsten, Torgny Lindgren bu usta yazarlardan birkaçı.
Dergileri, dergilere katkıda bulunmayı çok severdi. Yarın dergisinden başlayarak birçok yazın dergisine sürekli destek oldu, yazı gönderdi; Tan Edebiyat, Damar, Bilim ve Sanat, Berfin Bahar… Ayrıca Yarın ile Bilim ve Sanat dergilerinin, Cumhuriyet gazetesinin İsveç temsilcisiydi.
Cumhuriyet gazetesi demişken, gönül verdiğince karşılık göremedi belki ama Cumhuriyet’e bağlılığı, sevgisi bambaşkaydı. Bazı denemelerinde bu sevgisini, Cumhuriyet’in Stockholm Temsilcisi olmaktan duyduğu gururu, gazetenin postadan ulaşmasını bekleyişindeki heyecanını ayrıntılarıyla anlatır.
Ayrıca her yıl Nobel Yazın Ödüllerini Uçkan’ın kaleminden okumanın güzelliğini de anmadan geçmemeli.
5 Aralık 2006’da yaşamını yitirmesinin hemen ardından dostları bir armağan kitap yayımladılar: “Bir Demet Özlemsin – Gürhan Uçkan’ın Anısına”, (Hazırlayanlar: Münevver Oğan, Mustafa Sönmez, Nermin Küçükceylan, Günay Güner; 2007, İsveç Atatürkçü Düşünce Derneği Yayınları.) Keşke bu kitap, Uçkan yaşamdayken yayımlanabilseydi…
Gençlere anmalıklar sunardı. Söyleşi ses kayıt aygıtı, daktilosu, kalemi… Mektupları yanıtsız bırakmazdı, dert ortağı olmaktan da kaçınmazdı.
Dil Derneği Gürhan Uçkan Ödülü birçok gencin Türk yazınına kazandırılmasını sağladı.
Yitirişimiz büyük acı yarattı. Yazının hemen her türünde yetkin kitaplarını, anılarımızı, içtenliğini, dostluğunu, içekapanıklığını, yalnızlığını bıraktı ardında.
İnsan hiç anılmadığında gerçekten ölürmüş ya, Gürhan Uçkan hiç unutulmayacak. Saygıyla, sevgiyle, demet demek özlemle anılacak.
Şarabımız toprağına gitsin.
telgrafhanesanat.org
Yorum Kapalı.