Serdar Eryenen ve Gülgün Haksal Resimleri UM:AG Sanat Galerisi’nde
“Çizgiler ve Renkler” adını taşıyan ortak sergi, 10 Nisan 2018’e kadar açık kalacak
ANKARA- Gülgün Haksal ve Serdar Eryenen’in “Çizgiler ve Renkler” adını taşıyan ortak resim sergisi, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı Sanat Galerisi’nd açıldı.
Realist olduğunu söyleyen Eryenen ile soyut resimler yapan Haksal’ın eserlerinin bir arada oluşu, sanatseverlere hem soyut hem de somut resimleri bir arada görme olanağı sunuyor. Açılışı 20 Mart’ta yapılan sergi, 10 Nisan’a kadar görülebilecek. Açılış sonunda UM:AG Araştırmacı Gazetecilik Kursu öğrencilerinin sorularını yanıtlayan ressamlar, gazeteci adaylarıyla resme girme süreçlerini de paylaştı. Ressamlar, genç gazeteci adaylarına hayatta en önemli şeyin insanın kendisini ve doğayı sevmesi olduğunu söyleyerek, insan biriktirmelerini, dost edinmelerini öğütledi.
Doğadaki bozulmamışlık, matematiksel hafızayla buluşuyor
Serdar Eryenen, kendisini realist olarak tanımlıyor. Resimlerinde çoğunlukla doğa tasvirleri bulunan Eryenen, bu durumu “Doğayı seviyorum. Şu an Sığacık’ta yaşıyorum. Doğanın insana zararı yok, insanın doğaya zararı var. Doğada bozulmamışlık var” diyerek açıkladı. Eryenen, neden suluboyaya yöneldiğini şöyle anlattı:
“Kendimi bildim bileli resim yapıyorum, karakalem ile başladım. Sonra, ‘hayata renk katmak lazım’ diyerek resimlerde renk kullanmaya başladım. Suluboya fırçasını suya batırıp çıkarıyorsun, temizleniyor; ama yağlı boya öyle değil, ayrı bir atölye gerektiriyor. Yağlı boyada yanlış yapılan yer kolay değiştirilebilirken suluboyada bu zordur. Bu yüzden suluboyada en açık renkle başlar, yavaş yavaş koyulaştırırsın resmi. Suluboya matematiksel hafıza ister.”
Haksal ve soyut resim
Soyut resim çalışan Gülgün Haksal’ın sergideki resimlerinde altın varaklar, simler, gümüşler kullandığı dikkatlerden kaçmıyor. “Bu sene altın senesi olsun istedim” diyen Haksal, resimlerinde gizli kuş sembolleri olduğunu ve bunu ‘özgürlüğe uçuş’ olarak resmine yansıttığını aktarıyor. Motivasyon kaynağı olarak gördüğü defterinden birkaç yazı okuyan Haksal, resme yönelişi konusunda şunları söyledi:
“Resim yapamadığım zaman bu deftere yazılanlara bakıyorum. Annemden ünlü ressamlara varana dek pek çok kişinin benim için yazdığı övgü dolu sözler, beni resim yapmak için heveslendiriyor.”
Haksal, soyun resme ilişkin görüşlerini de şöyle açıkladı:
“Soyut resim çok seviyorum, kafamın içindekileri yansıtmayı çok seviyorum. Dışarıdan başka biri gelip resimde başka bir şey gördüğünde, farklı düşünceleri duyduğumda mutlu oluyorum. Biri bana ‘Bu resimde ne anlatmak istediniz?’ diye sorduğunda ‘Siz ne görüyorsanız, odur’ diyorum. Soyut resim böyle bir kavram. Resmi yaparken neler hissettiğimi paylaşmak zorunda değilim, o an kişiye özel yazılı mektup gibi bence.”
(Fotoğraf: Gülgün Haksal ve Serdar Eryenen, UMAG araştırmacı gazetecilik kursu öğrencileri Leyla Kılıç,Dilvin Akıl, Buse Çetiner, Yağmur Öztürk, Yasemin Işık ve Yasemin Acele ile birlikte…)
telgrafhanesanat.org
Yorum Kapalı.