A.Tarık Emre
Vicdanlı Fadime
“Çarşıda söylediler, Fadime. Yaşlı bir kadın varmış, haftanın beş günü yatılı bakıcı arıyorlarmış.”
“Sami bırakmaz ki, Sultan Abla.”
“Nasıl bırakmazmış?”
“Aman abla, bilmiyormuş gibi konuşma.”
Akşam eve yine içkili gelen kocası Sami’ye anlattı Sultan’ın teklifini.
Geğirtiler arasında sordu Sami.
“Parası nasılmış, iyi mi?”
“Evlerden aldığımdan iyi…”
“Başla o zaman.”
Sami’nin hemen kabullenmesine Fadime şaşırdı. Oysa zannediyordu ki, her zaman olduğu gibi Sami yine öfkelenecek, ters laflar edecek, hatta bir iki de tokat atacak. Daha sonra Sami’nin aklının neden yattığını anladı. Sultan, oto tamircisi Davut’un eşiydi; Sami arada bir Davut Usta’nın yanında yevmiyecilik yapardı. Çekinirdi Davut’tan…
“Şimdi beni iyi dinle,” diye başlamıştı Davut Usta ve konuşmasını sürdürmüştü.
“Yaşlı kadının kızı karşıda çalışıyor, haftanın beş günü anasının yanına gelemiyor. Fadime hafta sonları çalışmayacak, alacağı para gündelik ev temizliğinden çok daha iyi, tamam mı?”
“Tamam,” demişti Sami.
“Bir şey daha var. Şu içkiyi benim gibi kararında ne zaman içeceksin? Gel yanımda sürekli çalış diyorum, oralı olmuyorsun. Tamir işinden anlıyorsun ama sebat edemiyorsun. Çalışıyorsun birkaç gün, aldığın parayla doğru içmeye sonra da kahveye taş oynamaya; paran bitince de gidip Fadime’den alıyorsun.”
***
Yaşlı kadının kızı Ceyda, Fadime’ye yapacaklarını anlattı; telefon numarasını verdi, “Ne zaman gerekirse beni bu numaradan ararsın, tamam mı?” dedi.
Fadime yeni işine başladı böylece.
Kısa zamanda kendini yaşlı kadın Güldane Hanım’a sevdirdi. Kadıncağız uyuduğunda onun sevdiği yemeklerden yapıyordu. Güldane Hanım uyandığında akşam yemeği saati gelmiş olurdu. Başlardı kadına kaşık kaşık yedirmeye.
“Eline sağlık kızım çok güzel olmuş,” derdi yaşlı kadın her defasında.
Güldane Hanım’ın tuvaletini yaptırmak işinin en zor evresiydi. Kadıncağız çoğunlukla üstünü başını, yatağı kirletirdi. Kadını hemen tekerlekli sandalyeye bindirir ve banyoda bir güzel yıkardı. Arkasından da kirlenen çarşaf ve çamaşırları yıkamak için suya batırırdı.
***
“Aynen bebek bakar gibi, Sultan Abla,” diye anlatmıştı yaptıklarını bir gün Sultan ziyaretine geldiğinde.
“Senin için zor olmaz ki; üç çocuk büyüttün.”
“Acaba Ceyda Hanım’a sorsam mı?”
Sultan sormuştu hemen, “Neyi?” diye.
“Çocuk beziyle bağlasam mı diye.”
O akşam Ceyda’yı aradı düşüncesini anlattı. Ceyda’nın da aklına yatınca iş Güldane Hanımı razı etmeye kalmıştı. Ceyda hafta sonu geldiğinde annesiyle konuştu.
Fadime’yi arayıp, “Tamam Fadime, annem kabul etti,” dedi Güldane Hanım uyuduğunda.
***
Günlerden bir gün Fadime’yle Güldane Hanım televizyon izlerken sahte içkiyle ilgili bir haber gelmişti ekrana. Hastaneye kaldırılıp yoğun bakımdan sonra kefeni yırtan birkaç kişinin anlattıkları Fadime’yi çok etkilemişti. Adamlardan biri içkinin kenar mahalle bakkallarında peynir ekmek gibi satıldığından bahsetti.
Bir başkası, “İyi ki şişenin hepsini içmemişim yoksa hayatta değildim şimdi. Ucuz diye aldık, ama bundan böyle içmem bir daha,” demişti yüzünde pişmanlık dolu acı bir gülümsemeyle.
Cumartesi sabahı Ceyda geldikten sonra Fadime doğruca kenarda köşede kalmış bakkallardan birine gitti.
Gençten biri vardı kapının önünde. Fadime hiç duraksamadan sordu, “Ucuz içkiden var mı?”
Genç güldü kurnazca, “Var ablam, kaç tane lazımdı?” dedi.
“Bir şişe yeter.”
Genç bakkal şişeyi kâğıda sarıp siyah poşetin içine koyduktan sonra, “İçene afiyet olsun, ablacım,” dedi.
Yarım saat sonra evindeydi Fadime. Sami henüz kalkmıştı.
Fadime, “Kahvaltıyı hazırlarım şimdi,” dedi.
Sami poşeti gördü, “O ne lan, kız?” diye sordu.
Fadime, “Güldane Hanım verdi. Torunu yabancı bir memleketten mi ne getirmiş, senin içtiğini bildiğinden hediye niyetine verdi,” dedi. Bu kadar rahat yalan söylediğine kendi de şaşırdı.
“İyi o zaman, akşama demlenirim bi güzel.”
Fadime istiyordu ki, Sami hepsini içmesin, haberlerde gördüğü adam gibi tövbekâr olsun…
***
Akşam olduğunda Sami geçti masanın başına, başladı demlenmeye. Fadime izliyordu kocasını. Sami içtikçe içiyordu. Kafası yavaş yavaş dumanlanınca peltek peltek konuşmaya başladı.
“Bir şişe daha vereydi ya şu yaşlı kadın…”
Fadime endişelendi. Masadaki içki şişesini aldı, “Sami kurbanın olayım daha içme,” dedi.
“Niyeymiş o; sana mı soracam ne kadar içeceğimi?”
Sami’nin hareketleri yavaşlamıştı ama yine de Fadime’nin üstüne yürüdü, elini kaldırdı. Her zaman yaptığı gibi Fadime’yi tokatlamaktı amacı.
Fadime tokatları savuşturup şişenin içindekini lavaboya döktü.
Sami eline ekmek bıçağını almış haykırıyordu.
“Gebertecem seni lan. İçkiyi dökersin ha…”
Bir iki adım attıktan sonra ayakları dolaştı, sendeledi. Fadime kocasına sarılıp yere kapaklanmasını engelledi. Sami’nin dizleri büküldü, usulca devrildi.
***
Davut Usta ve Sultan hastaneye ziyarete geldiler. Kadınlar kısa bir müddet sonra odadan ayrıldılar.
Davut Usta olanları biliyordu ama Fadime’ye söz vermişti hiçbir şeyi anlatmamaya, “Verilmiş sadakan varmış Sami,” dedi.
“Nasıl oldu bilmiyorum ama soracam ben o Fadime’ye eve çıktığımda. Nasıl olur da içkiyi döker? Ağzını burnunu dağıtacam. Görecek o gününü.”
Davut Usta gerildi, Sami’ye kızgın gözlerle baktı. Sesi çok sert çıktı.
“Ulan Sami, sen var ya sen… Senin adam olacağın yok!”
telgrafhanesanat.org
Yorum Kapalı.