TMMOB`nin ilkini 2006 yılında yayımladığı Mühendislik Mimarlık Öyküleri kitabının sekizincisi çıktı. “Mühendislik Mimarlık Öyküleri”nin sekizincisinde 11 öykü yer alıyor.
İçindekiler
Şunuş
Emin Koramaz
Önsöz
Nadir Avşaroğlu
21. Yüzyıla İlk Giren Adam: Aykut Göker
Mahmut Kiper
Önce İtü Vardı
Doğan Hasol
Türkiye Köprüleri
Gülsün Tanyeli
Kömürün Hüzünlü Bandosu
Nadir Avşaroğlu
XVII. Yüzyılda Hassa Mimarları Ocağı
Fatma Afyoncu
Türkiye’de Metalurji Mühendisliği Eğitiminin Tarihçesi
C. Hakan Gür
Osmanlı Mühendis-Mimar Cemiyeti
Feza Günergun
Dekorasyondan İç Mimarlığa
Meltem Gürel
Fındığın Öyküsü
Halit Suiçmez
Bir Ömürdür Vardiya
Nadir Avşaroğlu
Beykoz Camları
Önder Küçükerman
SUNUŞ
EMİN KORAMAZ
Birliğimizin 50. kuruluş yıldönümünde yayınlamaya başladığımız Mühendislik Mimarlık Öyküleri, sekizinci kitabına ulaştı.
Mühendislik ve mimarlık öykülerinin her bir kitabı, ülkemizin sanayileşme ve kalkınma serüveninin farklı boyutlarına dikkat çekiyor. Bu kitaplar, sanayi devrimine ayak uydurmaya çalışan Osmanlı’nın mirasını, çağdaş bir ülke yaratmak isteyen genç Cumhuriyetin gayretlerini ve planlı kalkınma döneminin yaratıcı uygulamalarını yeni nesillerle paylaşabilmek açısından bulunmaz birer kaynak sunuyor.
Sadece TMMOB’nin kurumsal tarihi açısından değil, Türkiye’deki mühendis, mimar ve şehir plancılığının mesleki tarihi açısından da çok önemli bir yer tutan bu seriyi bugünlere taşıyan tüm arkadaşlarımıza teşekkürü borç biliyoruz.
İçinden geçtiğimiz bu zor dönemde, bizden önceki dönemlerdeki meslektaşlarımızın onca olanaksızlıklar içerisinde hayata geçirdiği eserlere ilişkin öyküleri okumak, geleceğe ilişkin umutlarımızı çoğaltıyor.
Gelecek güzel günler için umudumuzu koruyalım, çabamızı büyütelim…
ÖNSÖZ
NADİR AVŞAROĞLU
TMMOB Mimarlık-Mühendislik Öyküleri’nin temeli 2002 yılında atılmıştı. Dönemin Yönetim Kurulu başkanı Kaya Güvenç, TMMOB’nin 50. kuruluş yıldönümü için bir takım hazırlıklar yaparken, mühendis ve mimarların bu ülkede gerçekleştirdiklerini, ürettiklerini ve hayata geçirdiklerini tespit edebilmek, kayda geçirebilmek amacıyla Mimarlık-Mühendislik Öyküleri’ne hep birlikte start vermiştik.
Bu çalışmanın amacı, ülkemizdeki başarılı sanayi uygulamalarını hatırlamak ve geniş bir kamuoyu tarafından bilinmesini sağlamak olarak belirlenmişti. Bir diğer amaç da, bu kuruluşları, ürünleri ve eserleri meydana getiren meslektaşlarımızın öneminin anlaşılması, anılması, gecikmiş de olsa bir vefa borcunun bu şekilde ödenmesi olarak kararlaştırılmıştı.
Yıl 1958. Dönemin mimarları canlarını dişlerine takarak kuruş kuruş biriktirdikleri para ile şimdiki genel merkezlerinin olduğu yerde bulunan lokallerini hizmete açıyorlar. Bu lokalin yapımına çok büyük emeği geçen Talat Özışık’la ilgili olarak isminin bir levha ile lokal girişine asılması önerisi getiriliyor. Talat Özışık ise; bu görevi severek ve isteyerek yerine getirdiğini, fakat hiçbir zaman aklından böyle bir şey geçmediğini, bu lokali kullanacak gelecek kuşakların kendilerini ve emeklerini hatırlamaları durumunda, kendisi için en büyük bahtiyarlığın olacağından bahsediyor.
Bizler, gelecek kuşaklar olarak, Mimarlık-Mühendislik Öyküleri’ni de, Talat Özışık ve onun gibi mühendislik ve mimarlık mesleğine emek ve gönül vermiş değerlerimizi yâd edebilmek için uğraşıyoruz. Bugüne kadar yayınladığımız 7 kitaptaki 87 öykü ile bunu başarabilmeye çalıştık.
Bu sekizinci kitapla birlikte yayınlanan yüze yakın öyküde, mühendislerin ve mimarların bu ülkeyi imar edebilmek için nasıl bir özveri ile çalıştıkları, ürettikleri ve ömür tükettiklerinin öyküsünü anlatmaya çalıştık. Ancak görünürdeki kahramanlar kadar, perdenin arkasında da birçok kahraman mevcut. Belki bu üretimi gerçekleştirenlerden daha da fazla. Örneğin eşler. Bir mühendis ve mimarla evliliğin mutluluğunu yaşayamadan, doğup büyüdüğü büyük kenti terk eden, adını bile duymadığı, haritada zor seçilen küçük bir Anadolu kasabasında yaşamak zorunda kalan, her türlü olanaktan yoksun bir hayata zorlanan eşler.
Örneğin çocuklar. Babalarının peşinde şehir şehir, kasaba kasaba dolaşan çocuklar. Anadolu’nun en ücra köşelerinde yaşayan, 3 sene üst üste bir okula devam edemeyen, nedenini anlamadığı şekilde en yakın sınıf arkadaşlarını sürekli terk etmek zorunda kalan çocuklar. Anneler; okutup, büyütüp, mühendis mimar yaptıkları çocuklarını bir fabrika montajına, bir baraj yapımına, bir maden işletmesine gönderen ve iletişimin olmadığı çağlarda aylarca evladından haber alamayan anneler. Bunca keşmekeşin içinde bir hayat kurmaya, bir aile yaratmaya ve bir ülke imar etmeye çalışan mühendisler, mimarlar. “Şimdiki gençler mühendislik mi yapıyor, mühendislik o zamanlarmış, bizim zamanımızdaymış” dedirten.
Mimarlık-Mühendislik Öyküleri serisinin 8. kitabını değerli dostlarım metalurji mühendisi Mahmut Kiper ve makine mühendisi Melih Şahin ile birlikte hazırladık. Her kitapta olduğu gibi Eren Şahiner bizlerden yardımlarını esirgemedi. Kitabın tasarımını Dijle Göksoy Konuk ve Mutlu Arslan üstlendiler. En büyük desteği de 44. Dönem TMMOB Yönetim Kurulu’ndan gördük.
Bu çalışmanın ilk gününden bu yana birlikte olan ekibin bir parçası olarak yola çıktığımızda bu toprakların mühendislik ve mimarlık başarılarını, fabrikalarını, projelerini, demiryollarını, uçak fabrikalarını, tersanelerini anlatmayı hedeflemiştik. Öyle de oldu.
Ancak üzerinden geçen 16 yılın sonunda bu teknik başarılardan ve başarı öykülerinden daha ziyade, beni insan odaklı öyküler daha çok etkiledi. Bu ülkeyi sanayileştiren ve “muasır medeniyet seviye”sini yakalaması için gece gündüz uğraşan insanların öyküleri. Bu insanların olağanüstü gayretleri, çabaları, geride bıraktıkları umutları, sevdaları, özledikleri ve onları özleyenler…
Uğruna bir ömür harcanan şantiyeler,
Günlerce arızası ile uğraşılan makineler,
Bitmek tükenmez bilmez baraj inşaatları,
Gecenin en soğuğunda tutulan vardiyalar,
Daha iyi ürün için verilen zirai mücadeleler
Sabahlara kadar üzerinden geçilen projeler
Tüm bu çalışmalarda var olan gayret, alınteri ve gözyaşı
Çünkü hepsi insan odaklı
…
Beğeneceğiniz umuduyla.
Şubat-2018
Yorum Kapalı.