ASIRLIK ÇAMIN BAŞINA GELENLER
Daver Darende
Antalya’da Gürkavak Vadisi ormanlık alanında asırlık çamın gövdesinin yarısının çıra için acımasızca kesildiğini gazetelerde okuyunca içimi derin bir hüzün kapladı. Bu haberin ardından bir başka gazetede bu kez başka bir vadide 8 bin ağacın kesildiğini okuyunca şimdi aramızda olmayan değerli yazar dostum Mehmet Başaran’ın sözleri aklıma geldi. Başaran’ın o unutulmaz sözleri şöyleydi:
“Bindiğimiz dalı kesmeden, çevreyi öldürmeden, yaşamı kirletmeden, toprak ananın yüreğine bıçak sokmadan bu ülkede nasıl yaşayacağız?”
Güzellikleri yok edenlere, güzelim çam ağaçlarını çıra için kesenlere kim ne zaman “dur” diyecek?
Toplumumuza doğa sevgisini, ağaç sevgisini bir türlü aşılayamadık.
“Yağan yağmur ulaştı yaseminin kucağına ve dedi ki: “N’olursun hep yüreğinde tut beni…” Tagore’un bu ünlü dizesini kime, nasıl anlatacağız? Ağaçlara kıyanlar belki de Tagore’un bu dizesine gülüp geçeceklerdir.”
“Ozon deliğinin altındaki insan için ağaç, artık tek sığınma simididir.”
İstanbul sevdalısı dostum, Çelik Gülersoy’un bu sözleri belleğimden hiç silinmedi.
Toplumumuz ne acıdır ki ağacın bir can simidi olduğunu bir türlü anlayamadı.
Ağaçsız, çiçeksiz, yeşilliksiz beton yapılarla çevremiz ve kentlerimiz giderek çirkinleşiyor. Bu çirkinlikten toplumu kim, nasıl kurtaracak?
Goethe’nin “Her sabah küçük bir müzik parçası dinleyin, bir şiir okuyun, bir çiçek koklayın ve mümkünse birkaç mantıklı söz edin” sözlerini dinleyen var mı?
telgrafhanesanat.org
Yorum Kapalı.