Günay Güner
Muzaffer Buyrukçu’yu Anarken
Türk yazını Cumhuriyetle, Dil Devrimiyle birlikte büyük atılım içine girdi, gürül gürül çağlamaya başladı.
Kentleşen, uygarlık yolunda hızla gelişen bir toplum olarak en incelikli insanlık durumları yazının (edebiyat) izleği oldu. Ne yazık ki kültür devrimi kısa sürdü; 1939 yılından başlayarak ne yapıldıysa, o yıla kadar yapılanları yok etmek amacını taşıdı. Öyle de olsa temel çok güçlü. Bugünümüzü çağdaş ölçülerde besliyor.
Muzaffer Buyrukçu cumhuriyetin kültür devrimi koşullarında yetişen en özgün ve en yetkin yazarlarımızdandır. Nasıl bir yazın evreni kurdu? Türk okuruna ne tür bir solunum alanı sundu? Bu ve benzer soruların yanıtları çok değerli bilgilere ulaştırır.
Muzaffer Buyrukçu tarımla ilgili bir kuruluşta, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin İstanbul biriminde çalıştı, oradan emekli oldu. Ekmeğini, geçimini sağladığı memurluk ortamı Buyrukçu’nun başlıca gözlem alanlarındandı. Memur, kentsoylu sıradan insanı tutkularıyla, özlemleriyle, bir türlü ulaşamadıkları en saf hayalleriyle, coşkularıyla benzersiz bir anlatım diliyle yazdı.
Yine yazarlardan, aydınlardan oluşan toplulukla ilgili gözlemleri de yapıtlarında yoğunlukla yer buldu. O çevreden kesitler yansıtırken de capcanlı portreler çizdi. Hırslar, küçük hesaplar, erdemli davranışlar…
Muzaffer Buyrukçu günlük türünde çok değerli yapıtlar yazdı. Günceye onun kadar önem veren yazar olmadı, dense yeridir.
Buyrukçu insan sevgisiyle yazdı. Burası çok önemlidir. Yazdığı tiplerin, kişiliklerin hemen tümü sevgi içindedir. İnsanlık durumlarının binbir dalgası üzerinde savrulurken hiçbir koşulda katılaşmazlar.
Son günlerinde bir tekerlekli sandalye bile edinemedi dönemin ülke yönetiminden ve ana muhalefetinden. Neymiş efendim, bu yardım yalnızca sinema sanatçılarına yapılıyormuş! (Bu satırların yazarı, Buyrukçu’yla telefonda da olsa son konuşan kişilerdendir.) O toz duman arasında 26 Ağustos 2006’da yitirdik usta yazarımız Muzaffer Buyrukçu’yu.
Muzaffer adı öyle ad olsun diye verilmez Türkiye’de. Muzaffer Buyrukçu Türk yazınının, ekin savaşımızın zaferlerindendir.
Bir tesellimiz, Sevgili Erdem Buyrukçu’nun, babasının kalıtına, değerine sahip çıkmasıdır.
Kitaplarının yeni baskılarının yapılmasıdır. Zaten başka bir durum düşünülemezdi.
Işıklar içinde uyu Muzaffer Buyrukçu ustam. Yazınımızın mareşali…
telgrafhanesanat.org
Yorum Kapalı.