SANAT OLMAZSA OLMAZ MI
Niçin yazarız?
Celal İlhan
Yaşama anlam veren, onu sürdürülebilir kılan, görünmezi gösteren, duyulmazı duyuran, ulaşılamayan yükseklikleri ve derinlikleri avucumuzun içine taşıyabilen, kısacası, bizi öteki canlılardan ayıran sanat, hava gibi, su gibi, olmazsa olmazlardan mıdır acaba?
Bu sorunun yanıtı oldukça karmaşıktır. Kazılar, araştırmalar, incelemelerden anlıyoruz ki ilkel toplumlarda önce zanaat gelişmiş, uzun bir aradan sonra da yer yer şaşırtıcı incelikler gösteren sanat eserleri ortaya çıkmıştır. Sanat eseri dediğimiz şey, insanlığın kendinden önceki birikimlerine, onlardan da yararlanarak yenilerinin eklenmesiyle ortaya çıkan değerli, şaşırtıcı, eşsiz ürünlerdir. Dünle bugün arasındaki ilişki, bugünle yarın arasında da sürüp gidecektir sonsuza dek.
Sanatçılar bu işin onurlu taşıyıcılarıdır.
Sanat olmazsa ne olur? Dünyamızda öyle topluluklar var mıdır?
Ortada bir sanat eseri yoksa en başta, geçmişi anlamak olanaksızlaşır. Binlerce yıllık insanlık birikimini babamızın, en çok dedemizin puslu, koşullanmış anlatılarıyla sınırlamış oluruz. İçinde sanat eserlerinin yer almadığı kalıntılar, harabeler de kişioğlunun duygu ve inceliğiyle ilgili derinlemesine bilgi vermekten uzak kalacaktır. İnsanı, olabildiğince eksiksiz anlamak, algılayabilmek için yarattığı eserlerden başlamak en kestirme ve gerçekçi yöntemlerin başında gelir.
Özetlemek gerekirse, gelişmiş toplumlar için sanat, olmazsa olmazların birincisidir denilebilir.
İnsan soyunun en parlak etkinlik alanlarından biri olan edebiyata, yazına gelince:
Bu sanat türüne gönül vermekten, içinde bir ölçüde de olsa yer almaktan, kimi alçakgönüllü katkılar yapmaktan sonsuz haz duyduğumu belirtmek isterim.
Kısacık yaşamımızda, başımıza gelenleri, duygulanımlarımızı, düşüncelerimizi en çok da düşlerimizi ve ütopyalarımızı, dostlarımıza – okurumuza ve gelecek kuşaklara incelikle sunma, onların algı dünyasına sızma çabasıdır edebiyat.
Adının önüne hocaların hocası tamlamasını koymakta sakınca görmediğim, matematikçi Prof. Dr. Cahit Kavcar, matematikle edebiyatı harmanlayabilen nadir bilim adamlarından biri olarak, ‘’Edebiyat, duygu, düş, düşünce ve izlenimlerin sözlü ve yazılı olarak güzel ve etkili biçimde anlatılması sanatıdır’’der.
Beyin, dil ve sevda-gönül ortaklığında yeşeren edebiyat ağacı, her şeyden önce tinsel bir yaratıdır. Hesapla, kitapla, geçmişe ve egemenlere övgü düzerek değil, tüm o özürlü anlayışların üstüne çıkarak gerçekleştirilebilir. Her iyi yapıt, insanın, o güne değin aydınlatılmamış, karanlık ya da puslu bir noktasını ışık tutar. Benzeri durumlar içinde boğulan kişiye yeni bir ufuk, yeni bakış açıları sunar.
Sanatçının en başta gelen özelliği, devrimci ve muhalif olmasıdır.
İmbikten geçirdiği, damıttığı yapıtlarıyla, yaşama eleştirel bakmamıza, kendimizi dışarıdan izlememize de yardımcı olur. Düşmanlık, ırkçılık, kindarlık, inanç ticareti, uyutmak ve sömürüye uygun uzamlar yaratmak çabaları ise sanatçının / edebiyatçının yakınından bile geçmemesi gereken, kötü kokulu alanlar, bataklıklar olarak bilinmesi gerekir.
Kendini bilmenin güçlüğü ancak büyük düşünürlerin, edebiyatçıların, sanatçıların eserlerini okumakla, o kitapların içinde yunup yıkanmakla aşılabilir.
Bir kitabı olsun okuyup bitirmemiş, ezberinde tek şiirin yer almadığı, öykünün adını bile duymamış kişilerin, insan denen karmaşık yapıyı anlaması, günün ve geleceğin güzelleşmesine, yaşanabilir olmasına katkı sunması beklenebilir mi?
Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Kul Nesimi, Âşık Veysel ve çağdaş ozanlarımızdan, Nazım Hikmet, Cahit Sıtkı, Cahit Külebi, Ceyhun Atuf Kansu gibi önemli şairlerden habersiz yaşayarak; Aziz Nesin, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Sait Faik, Memduh Şevket gibi yazarlarımızdan bir satır okumamış kişi kendini ne kadar tanıyabilir, anlayabilir ki?
Düşündürmek, inceltmek, sevgiyi – dostluğu öne çıkarmak, özgüven yaratmak, aydınlatmak, güldürmek, eğlendirmek, dinlendirmek, edebi eserlerin temaları arasında yer alır.
Tavrını ve tutumunu sığ yaşamaktan yana koyan günümüz insanı, mutsuzluğunu kendi elleriyle örmekte ve bunalımlarda çırpınmaktan hoşnut görünmektedir sanki.
Öyle olmasa, insanlar okumaktan, araştırmaktan, birbirlerine yaklaşmaktan kaçınıp ilişkilerini soğutmaktan, tekniğe ve teknolojiye bu denli teslim olmaktan yana tavır koyarlar mıydı hiç?
Başa dönersek:
Evet, sanat olmazsa olmazlarımızdandır.
Anlamak, anlatmak, incelmek, daha duyarlı yaşamak için yazmamız gerekir diyoruz.
telgrafhanesanat.org
Yorum Kapalı.