Zehra Tırıl
MÜZİĞİN EVRENSELLİĞİ
Gözlerimi sımsıkı kapayıp dinlerken aldığım zevki hiçbir uyuşturucu Tanrısı veremezdi, öyle güzel manzaralar görüyordum ki. Lavuklarla piliçler, genciyle yaşlısıyla yere yatmış çığlık çığlığa merhamet dileniyorlardı, ben de ağzımı şapırdatarak çizmemle suratlarını eziyordum. Sonra üstleri başları yırtılmış, duvarlara yaslanarak cıyaklayan çıtırları sopayla dövüyordum. Ardından o muhteşem müzik süzülerek bitti. Sonra Mozart’ın Jüpiter’ini dinledim ve yere bastırılıp ezilecek başka suratlar dikizledim ve sonra sınırı geçmeden önce son bir plak dinlemeye daha karar verdim ve eskilerden şöyle güçlü ve çok sağlam bir şey istediğimden J.S. Bach’ın Brandenburg Konçertosu’nu seçtim, sırf orta ve alt yaylılar için. Sonra müziği dinleyip de deminkinden farklı bir hazzı tadarken, o gece YUVA adlı küçük kulübede yırttığım kâğıttaki ismi dikizledim yine. O eski Alman ustanın kahverengi muhteşemliğini dinlerken keşke o ikisini daha çok marizleyip kendi evlerinde lime lime doğrasaydım diye düşündüm. (OTOMATİK PORTAKAL – ANTHONY BURGESS)
Devletimizin yöneticileri, devletin hissedilmez çürümesine karşı devlete sadık kalmalı ve uyanık olmalı. Müzikte ve jimnastikte kurulu düzene aykırı yeniliklere karşı tamamen uyanık olmalılar. Çünkü müzik çeşidindeki bir değişiklik, tüm talihimiz için bir tehlike olarak farkında olunması gereken bir şeydir; çünkü müzik makamları en temel siyasal ve sosyal sözleşmeler alaşağı edilmeksizin asla bozulmaz. Sadece bir eğlence biçimi ve hiçbir zarar vermediği sanılır. Vermez de. Yavaş yavaş karakterlere ve insanların uğraşlarına nüfuz etmesinden, buralardan insanların iş ilişkilerine saldırmak üzere ileri doğru genişlemesinden ve bu ilişkilerden de pervasız bir serbestlikle hukuka ve anayasaya karşı ilerlemesinden ve nihayet özel ve kamusal her şeyi devirmesinden başka bir zarar vermez. (PLATON-MÖ 428-DEVLET)
Otomatik Portakal’ın, geceleri sokaklarda dehşet saçan, yaşamı şiddet, kötülük üstüne kurulu genç karakterinin müzik (Mozart, Bach…) dinlerken daha çok şiddet, dehşet, kötülük hayalleri kurması; dinlediği müzikte insan kendini -aklını, bakışını- duyar, duyumsar saptamasına örnektir.
Hitler; operalarında antisemit imgelerin yer aldığı Wagner’in müziğinin hayranıydı, Wagner’in müziğinin “kahraman Cermen doğasını” yücelttiğini söylerdi. İnandığı “üstün ırk” ruhunu Wagner’in müziğinde duyuyordu. Ölümünden sonra plak koleksiyonuna ulaşılmasıyla anlaşıldı ki Hitler, Almanya’da, işgal ettiği ülkelerde yasakladığı Yahudi müziğinin, Rus bestecilerinin de hayranıydı, onları gizli dinliyordu.
Osmanlı Devletinde tezkirelere alınmayan önemli halk ozanlarının türküleri bugün bilinirken unutulmasınlar diye saray tezkirelerine alınan bestecilerin çok azının adı, müziği bilinir. Halkın yarattığı sanat halkı anlatır. 80’li yıllarda arabesk müziğin ülkemizde doruğa çıkması o yılların politik koşullarının halktaki karşılığıydı.
Müzik ortak kültürün yaratılmasında, bağlayıcılıkta önemli bir etken; marşlar, ağıtlar, ilahiler, kutsal kitaplar ezgiyle okunur. Bütün sanatlarda olduğu gibi sesi kısılmış yani özgürlük alanı daraltılmış müzik, daraltılmış ruh, daraltılmış beyindir de bir anlamda. Müzik; dinleyenin kendini duyduğu, kendi derdini dinlediği bir evrensel sanat. İnsanın kendini, derdini bilmesi ise önemli.
Yavaş yavaş karakterlere ve insanların uğraşlarına nüfuz eder, demiş Platon, müzik için, uyanık olunmalı, demiş, DEVLET’te.
telgrafhanesanat.org
Yorum Kapalı.