Günay Güner
Muzaffer İlhan Erdost’un, Erdostların Türkiye İçin Anlamı
25 Şubat 2020 günü insanlığın ve Türk ekininin en seçkin ve yetkin sözcülerinden birini, Yazar-Ozan-Toplumbilimci Muzaffer İlhan Erdost’u yitirdik.
Yazına ilgisi Veterinerlik Fakültesi’nde okuduğu yıllara uzanır. O Fakültenin ortamıyla sınırlı değildir ilişkileri kuşkusuz, Mülkiye diye anılan Siyasal Bilgiler Fakültesinin yazın çevresiyle de ilişkidedirler.
Ve Rüzgarlı Sokak, gazeteler, dergiler…Şiir ve şiir düşünü…
İlhami Soysal’ın yönettiği Son havadis gazetesinde 19 Ağustos 1956’da bir tepki yazısı yazar Muzaffer Erdost. Tepkisi Akis dergisindeki “Şiirimizin Kaderi” başlıklı imzasız yazıyadır. “Şiirimizin Kaderi”, ah o eski günleri şiirleri, bugünkü nasıl bir şiir, türünde bir yazıdır.
Muzaffer Erdost tepki yazısında şiire geniş ve yeni bir açıdan yaklaşır, yazısının başlığı “İkinci Yeni”dir.
Ardından Pazar Postası’nda (haftalık gazete) sürecek kuramsal yazılarıyla birlikte İlhan Berk, akımın adını koyduğunu söyler ona: “İkinci Yeni”.
Muzaffer Erdost, kardeşi İlhan Erdost’la birlikte, kurdukları Sol Yayınları ile Onur Yayınları çatısı altında Marksçı klasikleri, en yetkin biçimde, özenle Türkçeye çevirmek, yayımlamak eylemine kendilerini adadılar. Ne ki anamalcılığın, yayılmacılığın, derebeyliğin… Türk Devrimine karşı faşist saldırıları altında bu bilim çalışmalarının başarılması çok ama çok zordu. Başardılar ama yıllarca davalar, hapislik yetmezmiş gibi, 12 Eylül 1980 faşist darbesinin karanlığında, 7 Kasım 1980’de birlikte götürüldükleri Mamak Askeri Cezaevinde, uğradıkları öldürmek amaçlı işkencede İlhan Erdost öldürüldü. Muzaffer Erdost’un bundan sonraki yaşamı karabasana döndü; adına İlhan’ı ekledi, insan hakları savaşımını kararlılıkla sürdürdü. Her 7 Kasımda Sol ile Onur yayınlarının kitapları yarı fiyatına satıldı; gençler İlhanİlhan Kitabevinde uzun sıralar oluşturdular… Marks’ın, Engels’in, Lenin’in… Türkçeye çevrilerek oluşturulan bilim kitaplığı 1940’lı yıllardaki Tercüme Bürosu tarafından çevrilen yaklaşık 500 doğu-batı klasik yapıtının süreği olarak görülebilir. Sol Yayınları ile Onur Yayınları tüm Türkiye’ye bir aydınlanma yanarcası olup yayıldı. Köylerde bile kitaplıklar oluşturdu bu Marksçı klasikler. Anılan yapıtlara değerini bugün de koruyan “Ülke” dergisini de eklemek gerekir.
Muzaffer İlhan Erdost yayılmacılığa (emperyalizm), anamalcı düzene karşı olunmadan, insanlığa karşı suçlarını görüp anlamadan insan haklarının savunulamayacağını, korunamayacağını anlattı. İnsan hakları alanındaki savaşımını bu haklı düzlemde son soluğuna kadar sürdürdü. Türkiye İnsan Hakları Kurumu Vakfı’nın başkanı olarak özveriyle çalıştı.
Muzaffer İlhan Erdost usta sanatçıydı; ressam, ozan, öykücüydü, çevirmendi. İlhanından sonra her yapıtı acıyla ve ustalıklı dille örülmüş birer çığlıktı. İlhan, İlhan İlhan… Tüm ezilenlerimiz, öldürülenlerimiz, giderek tüm insanlık içindi çığlıklanması.
“Pandora’nın BirBaşka Kutusu”ndan “Üç Sivas”a, “Türkiye’nin Kararan Fotoğrafları”na, “Azınlıklar Sorunu”na yaklaşık kırk kitabında yayılmacılığın, küreselleşmecilerin, Yeni Dünya Düzeni güçlerinin Türkiye ve benzer ülkeler üzerine planlarını, uygulamalarını belgeleriyle, ayrıntılarıyla açıkladı. Bu yapıtlar Türk ulusçuluğunun bilinç ve direnç kaynaklarındandır.
Türk ulusçuluğu demişken, Muzaffer İlhan Erdost Türk Devriminin düşünürüdür aynı zamanda. Türk ulusçuluğu Erdostların yarattığı Türkçe sosyalizm birikimiyle buluşarak güçlenmiş, gerçek işlevselliğine kavuşmuştur.
Işıklarda uyusunlar.
telgrafhanesanat.org
Yorum Kapalı.