Günay Güner
Abdullah Özkucur’a Armağan
Sıklıkla dikkatten kaçar, 1940’lı yıllar dünyanın İkinci Dünya Savaşında alev alev yandığı yıllardır. Savaşın atom bombasıyla sözde bittiği 1945’ten sonrası için de durum aynıdır. Ve bu kötü koşullar Türkiye’nin biricik şansı olan devrime büyük engellerdendir. Türkiye Cumhuriyeti 1929 Dünya Ekonomik Bunalımında da engellerle karşı karşıya kalmıştı. Bu gerçeklere, her an emperyalizmle çıkarlarını yeniden birleştirmek için fırsat kollayan işbirlikçi sınıfların çabalarını da eklemek gerekir. Oysa Bilge Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Devrimi engellere karşın başarıdan başarıya koşmaktadır.
Sümerbank, Etibank, Uçak Fabrikası, Toprak Mahsulleri Ofisi, Fiskobirlik, kooperatifler, araştırma enstitüleri, Hıfzısıhha… gibi sanayi-tarım-sağlık kuruluşlarının yanı sıra, eşzamanlı olarak, (giderek bazıları büyük utkudan da önce) Anadolu Medeniyetleri Müzesi, çağdaş üniversite, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Tercüme Bürosu (ki yaklaşık 500 doğu-batı klasik yapıtı bu büroda gönüllü aydınlarca çevrilmiştir), Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu, Opera, millet mektepleri, eğitmen kursları, köy enstitüleri… üstün kurumlar olarak kurulmuştur. Tüm bu ekin (kültür) kurumlarının temelinde kuşkusuz aydınlanma ve Dil Devriminin gücü yatar.
Köy enstitüleri daha araştırılacak pek çok yönü bulunan çağdaş insan yetiştiren okullardır. 2020 yılında 80. kuruluş yılını kutluyoruz. Bu 80. yılda yapılan güzel işlerden biri de 100 yaşına ulaşan köy enstitülü anıt öğretmen Abdullah Özkucur için “Abdullah Özkucur’a Armağan” adlı kitabın yayımlanması oldu. Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı tarafından yayımlanan yapıtın yayın yönetmenliğini seçkin öğretmenlerimizden Zeliha Kanalıcı yapmış.
Abdullah Özkucur tanıyanların daha iyi bildiği gibi, çok simge bir kişiliktir. Öncelikle vurgulamalı, yaşamıyla düşüncesi birebir örtüşen, çalışkan, her anında öğretmen bir insan; tam anlamıyla köy enstitülü. Enstitü yapılarında tuğla tuğla, kiremit kiremit, duvar duvar emeği olan Özkucur daha öğrenciyken günce tutar. Bunu öğretmenleri ve ne ilginçtir, İsmail Hakkı Tonguç da bilir ve yüreklendirir. Köy enstitülerini yazması gerekenlerden, başlıca aydınlardan biri olarak görülür ve adeta görevlendirilir. Özkucur bu beklentiyi boşa çıkarmaz; “Öğretmen Olacağım”, “Köy Enstitüleri Destanı”, “Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü” adlı kitapları yazar; yazımını sürdürdükleri de ayrı… Bu kitaplar ilk elden kaynaklardır, tanıklıklardır. Bu açıdan da çok değerlidir.
Abdullah Özkucur çok yerinde belirlemeyle bilge, düşünür, düşünbilimci. Az konuşur, çok dinler, gözler. Özeni binbir ayrıntıdadır. Düşüncelerini büyük bir tutarlılıkla, sorunların özüne yönelik, dupduru Türkçesiyle dillendirir, yazar. Gereksiz söz etmez, ne bir eksik, ne bir fazla. Yapıtları birer edebiyat yapıtıdır. İnceyazınsal anı-tanıklık-yaşamöyküsü yapıtlarıdır…
“Abdullah Özkucur’a Armağan”da şu adların yazıları yer alıyor:
Mutahhar Aksarı, İlhan Alkan, Niyazi Altunya, Hacı Angı, Hatice Aray, Nihat Kemal Ateş, Erdal Atıcı, Pınar Ayhan, M. Demirel Babacanoğlu, Sabriye Babuş (Dündar), Mehmet Barış, Işık Baykurt, Vicdan Kara Bek, Mehmet Bilir, Filiz Cafoğlu, Ahmet Cafoğlu, Mehmet Cimi, Hasan Eren Çalışkan, Sabiha Çinçin, Sema Değirmenci, Leyla Demir, Fatma Şahin Duman, Süleyman Ege, Mehmet Erbil, Birsen Erdağı, H. Haluk Erdem, Zuhal Eren, Dorukhan Ersin, Aytekin Ertuğrul, Mustafa Kemal Eskiyenentürk, Mustafa Gazalcı, Doğan Gülmez, Müge Gülses, Ali Günay, Günay Güner, Gül Günönü, Serpil Güvenç, M. Tahir Hatipoğlu, Celal İlhan, Remzi İnanç, Müslüm Kabadayı, Zeliha Kanalıcı, Mevlüt Kaplan, Mehmet Karasu, Mehmet Karayaman, Bilge Kazas, Hazerfen Kazas, Mehmet Kepenek, Reşat Keser. Ali Kınacı, Cemil Kıral, Şengül Koparer, Yıldız Kurtuluş, Naci Kutlay, Muhteşem Mahmutluoğlu, Mahmut Makal, Nazım Mutlu, Murat Narin, Çağla Ormanlar Ok, Ali Ozanemre, Ayşegül Bilen Ozanemre, Enver Önder, Tane Güral Özek, Emek Özen, Ahmet Özer, Nursel Ceylan Özsarıkaya, Ferda Çelenk Özyurda, Hasan Pekmezci, Zarife sakarya, Zeki Sarıhan, Mehmet Sazak, Behçet Sovuksu, Emel Sungur, Birsen Sürmeli, H. Nedim Şahhüseyinoğlu, Bülent Şahhüseyinoğlu, Güner Şengül, Sultan Mahmutoğlu Taştemel, Meral Uysal, Nuran Ünal, Öner Yağcı, Gül Emre Yakut, Güler Yalçın, Hülya Yalçınkaya, Duran Yaşar, Gülsüm Yıldızak, Tahsin Yücel.
Yanlış saymadıysam, seksen yedi kişi öyle içtenlikle yazmışlar ki sıcaklığı her okuyanı sarıyor. Salt duygu olarak değil, bilinç olarak da sarıyor. Yapıtın sonunda “Mektupları, Yazdıkları, Söyleşileri”, “Şiirleri ve Besteleri” bölümleri yer alırken, birçok fotoğrafla görsel yönden de varsıllaştırılmış. (Kuşkusuz bu bölümlerin seçki olduğunu belirtmek gereksiz…) Köy Enstitülü Usta Ozan Ali Yüce “Kapatılmamış köy enstitüsü” dizesini kurar Özkucur için.
“Yarına yapılacak bir işin, okunacak bir kitabın olsun” diyen Abdullah Özkucur’u tanımak, söyleşisinde, muhabbetinde bulunmak eşsiz bir kazanımdır, varsıllıktır. Bu olanağa erişemeyenler için de erişenler için de “Abdullah Özkucur’a Armağan” çok değerli bir olanak. Yalnızca Özkucur’a değil, Türk ulusuna, insanlığa da armağan. Sözkonusu yapıtın yayımlanmasında Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Başkanı ve Tarihçi-özverili Öğretmen Erdal Atıcı’ya ve onun kişiliğinde emeği geçen tüm dostlara gönül borcumu sunuyorum.
Anıt Öğretmen-canlı tarih Abdullah Özkucur’a, 100. yaşında yürekten esenlik diliyor, sonsuz saygı, sevgi sunuyorum.
“Abdullah Özkucur’a Armağan”, (Yayın Yönetmeni: Zeliha Kanalıcı), Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yay., Şubat 2020
Yorum Kapalı.