Anımsamalar, Sait Faik Abasıyanık, Memduh Şevket Esendal, Nurullah Ataç…
Çağdaş Türk öyküsü kimin, hangi yazarın “palto”sundan çıktı?
Bu sorunun en doğru yanıtı Sait Faik Abasıyanık olabilir sanırım.
Sait Faik’inki değin özgün bir dile az rastlanır. Ya öykü dünyası? Yoksullar, sıradan insanlar, balıkçılar…
Ölmekte olan balığın gözleri. Acı. Işığın sönüşü, usul usul. Her kötülüğe, her olumsuzluğa karşın eksilmeyen yaşam sevinci.
“Yazmasam ölecektim” sancısı; onun söyleyişidir yine.
İnsancılık en çok Sait Faik’in, yaşam yazın tutarlılığının, birlikteliğinin somutlaşmış durumu öykülerinde yaşanır, duyumsanır.
***
Memduh Şevket Esendal’ı Türk yazınından bir an çekip çıkarsanız, geriye çok az nen kalır; Dil Devriminin kanıtlarındandır o usta yazarlar aynı zamanda.
Esendal’ın evrensel düzeydeki öyküleri kentli, giderek taşralı insanı, büyük bir gözlem ve bireysellik kaygısı içinde yazınımıza kazandırır.
***
Türkçenin özleşmesinde Nurullah Ataç’a gönül borcumuz büyüktür. Günümüzde yazan kimi kişilerin kitapları, yazıları okunamazken, Nurullah Ataç’ın yazıları da kitapları da çevirileri de bugünkü gibi okunuyor. Türkçenin güzelliğini Ataçların emeğiyle yaşıyoruz.
Dil Devrimimiz Abasıyanıklarla, Esendallarla, Ataçlarla…günümüzdeki yetkin gücüne ulaşmıştır.
Özellikle gençlerimiz özenle okumalılar.
Onları saygıyla anıyoruz.
telgrafhanesanat.org
Yorum Kapalı.