ANKARA SANAT TİYATROSU TÜRK TİYATROSUNUN GURURUDUR
Daver Darende
1963 yılında perdelerini sanatseverlere açan Ankara Sanat Tiyatrosu (AST) insanın ufkunu açan, çağdaş bir eğitim kurumudur. AST’ın görkemli oyunlarını izlemek bir ayrıcalıktır. Ankara’nın gururu olan bu tiyatronun kurulmasında genç yaşta bir kaza sonucu yaşamını yitiren yönetmen Asaf Çiyiltepe ile yine genç yaşta aramızdan ayrılan Ankara Atatürk Lisesi’nden sınıf arkadaşım Güner Sümer’in büyük katkıları olmuştur.
1963 yılında sahnelenen Samuel Beckett’in “Godo’yu Beklerken” oyununu yöneten Asaf Çiyiltepe, ardından Brendan Behan’ın “Gizli Ordu” sunu yöneten Güner Sümer’in olağanüstü başarıları Ankaralı sanatseverlerin belleklerinde derin izler bırakmıştır.
1963 yılı Gogol’un “Ölü Canlar”ı ve Jean-Paul Sartre’ın “Mezarsız Ölüler” ile devam etmiş Asaf Çiyiltepe ve Güner Sümer bu başarılarıyla Ankaralı sanatseverlere unutulmaz geceler yaşatmışlardır.
1963, 1964, 1965, 1966 ve 1968 yıllarında oynanan oyunlar şimdi bir film şeridi gibi gözümün önünden geçiyor. Güner Sümer’in “Bozuk Düzeni”, Max Frisch’in “Saf Adam ve Kundakçılar”, Genco Erkal’ın oynadığı Gogol’un “Bir Delinin Hatıra Defteri” Bertolt Brecht’in “Arturo Ui’nin Önlenebilir Yükselişi” ve daha birçok yapıt unutamadığım oyunlar arasında yer alıyor.
Yıllar geçtikçe AST büyüdü, olgunlaştı. Yalnız Ankaralı sanatseverler değil, İstanbullu sanatseverler de AST’ın oyunlarını hayranlık duyarak izlediler. Beckett’in, Gogol’un, Sartre’ın, Max Frisch’in, Strindberg’in, Brecht’in, Gorki’nin, Exupery’nin ve daha birçok ünlü yazarın oyunları AST’ın sahnesinde başarıyla oynandı.
Türk yazarları arasında başta Nâzım Hikmet olmak üzere, Aziz Nesin’in, Orhan Kemal’in, Uğur Mumcu’nun, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın, Oktay Arayıcı’nın, Orhan Asena’nın, Bilge Erenus’un, Muzaffer İzgü’nün, Fikret Otyam’ın, Sermet Çağan’ın ve daha birçok ünlünün oyunları nasıl unutulur?
Uğur Mumcu bir yazısında şunları yazmıştı AST’ın olağanüstü başarıları hakkında:
“Türkiye’de en yararlı özel teşebbüs özel tiyatrolardır. Özelin güzeli budur. Özel tiyatrolar bin bir türlü güçlüğün içinde yaşam kavgası vererek bugünlere ulaşabilmişlerdir. Asaf Çiyiltepe ve Güner Sümer ile başlayan, Rutkay Aziz ve AST emekçileriyle sürdürülen sanat anlayışı, toplum sorunlarını AST sahnelerinden düşündürerek, acımasızca eleştirerek ve daha da önemlisi bireye ve topluma sağlıklı çıkış yolları göstererek sergilemiştir.” (Milliyet Sanat Dergisi, 15 Aralık 1982)
Devlet tiyatrolarının gittikçe kısırlaşan oyunları karşısında AST hemen hemen her dönemde ve büyük cesaretle öncülük görevini üstlenmiş yaratıcı tiyatro alanında büyük bir başarı elde etmiştir.
Değerli yazar, düşünür Mümtaz Soysal AST’ın oyunlarına ve oyuncularına büyük hayranlık duyduğunu belirttikten sonra şunları yazmış. Milliyet Sanat Dergisi’nde yer alan 15 Aralık 1982 tarihli yazısında:
“AST toplumun en karanlık günlerinde, sahnesiyle ve salonuyla bunalan Türk insanı için bir nefes alma yeri olmuştur. Oyuncusuyla seyirci orada bütünleşmiş, topluma, düzene ve günün koşullarına karşı sessiz protestosunu orada ortak bir dışa vuruşa dönüştürmüştür. Eğer tiyatronun toplumsal görevine örnek alınacaksa, Türkiye’de bütün dönemlerdeki ortamlarda en iyi örnek herhalde AST’tır.”
1956 yılında Ankara’da Büyük Tiyatro’da sahnelenen İbsen’in “Nora” sındaki görkemli oyununu unutamadığım, şimdi aramızda olmayan devlet sanatçısı Macide Tanır, “Tiyatro’nun Cadısı” adlı kitabında tiyatronun insanın ufkunu genişleten bir okul olduğunu yazar.
AST yalnız tiyatro alanında değil, beyaz perdeye yetenekli sanatçılar yetiştiren bir okuldur.
Günümüzde de atılımlar yapan, başarıdan başarıya koşan Ankara Sanat Tiyatrosu (AST) gururumuzdur. Bu değerli kuruma sahip çıkmalıyız.
telgrafhanesanat.org
Yorum Kapalı.