“Yedinci Bayrak” Önemli Bir Dönemeci İmliyor
Ayla Kutlu Türk inceyazınının ustalarından. Bir alanı romanlaştırmaya, öyküleştirmeye karar verdiğinde enine boyuna araştırır, gerçeklere uygunluğa değer verir. (Kutlu’nun yazını, yapıtları üzerine kaynak kitap: Bakınız: “Ayla Kutlu Edebiyatı”, Bilgi Yayınevi, 2012) Üzerine çalıştığı konular kolay konular da değildir. Ayla Kutlu’nun yazınsal yaklaşımı aynı zamanda kesin tarihsellik boyutu taşır; tarihsellik ve insanlığın ortak acıları…
Ayla Kutlu’nun yeni romanı “Yedinci Bayrak”ta savaş ve kıyım acılarından, yıkımlardan kurtulmak için ardı ardına göçülen yedinci ve son toprak, “yurt” simgesinden yola çıkılıyor.
Balkan savaşlarında, Kafkas savaşlarında ata yurdundan ayrılmak zorunda kalan, öldürülen, hastalıklardan, açlıktan ölen milyonlarca Türk ne yazık ki yazında da tarih biliminde de yeterince yer bulamıyor. Bu çarpık bakışın altında gerçek aydın olamamak var.
Evet, gerçek aydın budunu ne olursa olsun, insanlığın acılarını teninde, bedeninde, beyninde duyandır. Gerçek aydın kıyım, soy ayrımıyla ilgilenmez.
“Yedinci Bayrak” tarihsel bilgi birikimi ve yazınsal yetkinliğin dengeli birlikteliğine dayanıyor.
Romanın başkişisi saymanın yanlış olmayacağı Hasret’in çocukluğundan başlayarak yaşlılık çağına değin yaşamı; yan öykülerle birlikte işlenmiş. Hasret adı bile yaşanmamışlıklara, yoksunluklara, ulaşılamayan güzelliklere özlem simgesidir.
Hasret’in eşi Ali Sabir özüne, bilincine emek vermiş, özünü yetiştirmiş bir Osmanlı aydınıdır. Ali Sabir babasının, anasının, daha küçücük kız kardeşinin öldürüldüğünü yıllarca eşinden ve çocukları Alemdar ile Sacide’den (ki öldürülen kız kardeşinin adıdır) gizleyecektir.
Ali Sabir’in kalıt dileği, kalıt seslenişidir; kendi bayrağı altında, yurdunun toprağında ölmek! Ne ki Ali Sabir tam da dileğinin tersine, işgale uğrayan Üsküp’te, ailesine musallat olan bir serseri Arnavut’un kurşunlarıyla can verir. Bedeni yaban toprakta kalır.
Aile, Selanik’te kolera salgınında canlarını yitirir; Alemdar’ın oğulları Mithat Çanakkale’de savaşır. Sarıkamış’ta savaşan Namık’tan ise hiçbir haber gelmez.
Yaşlı Hasret Ana ile torunu minik Salih geçmiş dingin günlerde özenle dikilmiş bayrağı, İzmir’e dört nala giden; acımasız Yunan ordusunu kovalayan Kuvayı Milliye süvarilerine teslim ederler. İzmir’e vardıklarında ise o bayrağı komutanlığın gönderine çekilmiş görürler.
Torun Salih, geleceğin muştucusudur, umuttur.
“Yedinci Bayrak” için yapılmış bir diğer çalışma için bakınız:
http://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/gunay-guner/yedinci-bayrak-urumeliden-izmire/1344/
telgrafhanesanat
Yorum Kapalı.