MaviKöşe (Dokuz):
Egeli Tanrıça Kybele’nin Dağı…
Yücel ÇAĞLAR
ormanlarindelisi@gmail.com
Manisa’nın güneyinde, benzetme yerindeyse duvar gibi yükselen Spil Dağı, gerçekte, Ege Bölgesi için bile küçücük sayılabilecek bir yükselti. Denizden yüksekliği, yalnızca Karadağ Tepesi’nde bin beş yüz metreyi aşabiliyor. Ancak, hava koşulları elverdiğinde, sözgelimi, Sultan Yaylası, Güvercinkaya ve Merdivencik’ten kırk bir kilometre uzaklıktaki İzmir Körfezi’ni bile görebilmek olanaklı. Öte yandan Spil Dağı’nın, yöre için yaşamsal öneme sahip özellikleri var: Öncelikle, başta Manisalılar olmak üzere yöre insanlarının yaz aylarından soluklanabilme olanağı sağladığı için önemli. Ancak, önce 1968 yılında milli park olarak ayrılması, sonra Spil Dağı’nın eteklerindeki Top Tepe’nin tümünün 1993 yılında “Birinci derece Doğal Sit Alanı” sayılması ve daha sonra da Doğal Hayatı Koruma Derneği’nin ülke genelinde belirlediği “önemli bitki alanlarından” birisi olduğuna karar verilmesi, yalnızca bu özelliğinden kaynaklanmıyor kuşkusuz. Spil dağı, bitki türü çeşitlilik düzeyinin yüksek olmasının yanı sıra hem yer yüzü biçimi hem de tarihsel yönden önem taşıyor. Milli park sayılmasıyla birlikte doğal ve tarihsel özellikleri hem korunabilmiş hem de insanların yararlanabilmesine sunulabilmiş.
Milli parkın neredeyse tümüne yakın bir kısmı kızılçam ve karaçam ormanlarından oluşuyor. Ancak, Spil Dağı’nın yapısal özellikleri nedeniyle dört bitki örtüsü tipi yer alıyor Milli Park’ta: Önce Dağın bitki örtüsü maki topluluklarıyla başlıyor. Denizden dört yüz metreye çıkıldığında kızılçam ağaçlarının oluşturduğu topluluklara ve orman parçalarına geçiliyor. Çıçındağı ve Tınazkaya ile Karain’nin güneydoğusu ve Çırpıcıdede Dağı’nın güneyi ve Katmerkaya’nın kuzeydoğusundaki kızılçam ormanları gerçekten de görülmeye değer güzellikte. Sekiz yüz metreden sonra ise ne maki ne de kızılçam topluluklarına rastlanıyor. Artık, egemen bitki örtüsü ardıç ağaççıkları ile karaçam ağaçlarının oluşturduğu ormanlardır. Karaçam ormanları özellikle Karadağ, Büyükmerdivencik ve Atalanı yakınlarında, “buraların sahibi benim” dercesine yaygınlaşır ve yoğunlaşır. Ancak, hanımtuzluğu, hanımeli, unutmabeni, menekşe, geven ve kekik türlerinin oluşturduğu toplulukların karaçam ormanlarına kafana tutarcasına yayıldığını da gözden kaçırma olanaksız. Daha yukarılara çıkıldıkça karaçam ormanları doğal olarak giderek seyrekleşiyor ve azalıyor. Ancak, bu kez de karşınıza doğada ender rastlanabilen bitki türleri karşınıza çıkıyor; karanfil örneğin; hem de Dünyada yalnızca buralarda doğal olarak yetişebilen bir karanfil türü. Ne var ki, Milli Park’taki, doğada ender rastlanan bitki türü yalnızca bu karanfil türü değil: Saptamalara göre Spil Dağı Milli Park’ında altmışı Dünya’da yalnıza Türkiye’de doğal olarak yetişebilen olmak üzere altı yüz dolayında bitki türü var: Üstelik bu bitkilerin altısı, yalnızca Spil Dağı’nda ve yakın çevresinde doğal olarak yetişebiliyor. Öyle ki, Spil Dağı’ndaki bitki türlerinin birisi tüm Dünyada ve 18’i ise tüm Avrupa’da geleceği tehlike altında; 11’ne de ülkemizde çok ender olarak rastlanabiliyor. Bir bitki türü ise ülkemizin de taraf olduğu Bern Sözleşmesi’nin kapsamına alınmış durumda. Bu arada, artık Manisa’nın simgelerinden birisi olmuş Manisa lalesini anmadan geçmemeli.
Gelelim, Spil Dağı Milli Parkı’nın tarihsel önemine. Söylencelere göre, Spil dağının ismi Egeli ana tanrıçalardan Sipylene yani daha yaygın bilinen biçimiyle söylersek Kybele’den kalma. Ancak, Spil Dağı’nın adıyla ilgili tek söylence bu değil: Frigya krallarından Menos’un dağda hayvanlar tarafından beslenen kızı Sipylos’dan kalma olduğu da öne sürülüyor. Akpınar’daki kayalar üzerinde işlenmiş Kybele görüntüsüne bakılırsa, Dağın adının Kybele tarafından verilmiş olduğuna ilişkin söylence daha çok benimsenmiş. Öte yandan, Spil Dağı, hüzünlü söylencelere de konu olmuş: En bilineni de Niobe’nin söylencesi: Söylence şöyle: Kral Tantalos kızı Kraliçe Niobe, yedi çocuğunun Tanrıça Leto’dan çok daha güzel olduklarını söyleyince Tanrıça buna çok öfkelenmiş. O öfkeyle de çocukları Apollon ile Artemis’e Niobe’nin yedi kız ve yedi erkek çocuğunu da öldürtmüş. Üzüntüsünden gece gündüz ağlayıp inleyen Niobe’nin durumuna Zeus bile katlanamamış ve acı çekmemesi için onu taşa dönüştürmüş. Yörede “Ağlayan Taşkadın” olarak anılan oluşum, Manisa’nın Karaköy semtinde. Çatlaklarından sızan suları gözyaşlarına ve rüzgarlı havalarda çıkardığı sesler de iniltileri çağrıştıran “Ağlayan Taşkadın” Milli Parkın önemli bir öğesi.
İçi gerçekten de sülüklerle dolu olan “Sülüklü Göl”nün yanı sıra, “Paşaini” başta olmak üzere çok sayıda in ve mağaralar da Spil Dağı’nın görülmesi gereken doğal varsıllıkları arasında sayılabilir. Bu noktada, çok dik yamaçlı kanyonların görsel çekiciliği karşısında da, deyiş yerindeyse şapka çıkarmak gerek.
***
Doğal ve tarihsel özelliklerinin yanı sıra yersel konumu nedeniyle de çekiciliğinin giderek artması turizm etkinliklerinin Spil Dağı Milli Parkı’na çeşitli biçim ve düzeylerde zarar verebilme olasılığını da gündeme getirmiştir. Doğanın Spil Dağı’ndaki gönül penceresinin kapanmaması için bu olasılığın gözden kaçırılmaması gerekiyor; hem de her durumda…
telgrafhanesanat.org
Yorum Kapalı.