Şiirin sesli olarak link adresi:
https://www.youtube.com/watch?v=9Y7NL-g5ZJY
GYULA İLLYES (*)
Çeviren; Yaşar ATAN
SIĞINAK
Boşuna, hep o tatlı mı tatlı sözlerin.
Biliyorum, avutmak istiyorsun beni.
Ama sağlığımı geri veremezsin ki…
İflah etmez bir dert bu, nasıl anlatsam?
Bu derde ben ne dün düştüm, ne bugün;
Yok onu alt etmenin çaresi!
Ta ebeden dededen geliyor bu dert,
Azıcık da olsa onu yatıştırmak için hani
Ne ilacı var bu meretin, ne merhemi!
Hekimler bile zaten,
Dönüp bakmıyor bencileyin hastalara.
Bir günlüğüne de olsa tekmil ilaçları,
Kovamıyor içimdeki bu ürkünç afakanı!
Hodri meydan çekmek kalıyor geriye
Ya da boyun eğmek ona – geç kaldık mademki,
Yok bundan başka çaresi!
İhtiyarlık diyorlar bu illete, baba-dede yadigârı.
Ve nasıl da vurup yaralıyor beni öylesine,
Dönüp bakamıyorum aynalara bile!
Hani içini yiyip eleyen kanser yüzünden,
Derisi solmaya başlayan biri
Ya da yediği ürkünç bir vurgunun izini,
Alnında taşıyan bir gariban,
Belki anlayabilirdi beni..
Her an kapımı çalabilir ölüm.
Böyle düşünüyorum hep,
Sen de öyle tanı beni.
Ellisinden sonra zaten, biliyor musun,
Bir can çekişmesi gibidir yaşam…
Yorma kendini boşuna,
Uzaklaştırmak için hani,
Eski gücünü çoktan yitirmiş
O kadim korkularımdan beni.
Benim dert ortağım, sadık yoldaşım,
İsterdim kullanasın o kadınlık yeteneğini.
Ben kaçınılmaz sonuma geldiğimde,
O zaman bana öğretsen diyorum,
Titreyip ürkmeden bir insan,
Nasıl durmalı dimdik ve hiç ardına bakmadan,
Anasının kucağındaki bir bebek örneği.
Ve o son yazgım gelip çattığında da kılıcımla,
Kesiversem diyorum o düğümü İskender gibi!
Ve can dostum, dinle şu eski dizeleri:
“Verirken son soluğumu, seni görmeliyim seni,”
Benim de o vaktim geldiğinde,
Sana çevireceğim gözlerimi. Dur daha bitmedi sözüm:
“Ve ölüm döseğinde, tutmak istiyorum seni, o bitkin ellerimle.”
Ve ben öldüğümde de
N’olur, tutsun hemen düşen ellerimi ellerin.
Gördüm kadim insanseverliğini siz kadınların,
Nasıl da içten öylesine!
Bilirim, hani kan revan içindeki bir insanı bile,
Sevip okşarsınız hemen bir çocuk gibi…
Ve aşkla ölüm, aynı yatakta mademki,
Mademki ölüm çırılçıplak soyuyor
Ve kirletip aşağılıyorsa bizi,
İster kirli, ister soylu olsun benim de sonum,
Bilirsin gizlim saklım olmadı senden,
Ve hep sen korudun mahremiyetimi!
O yüzden utancı ve çirkinliğiyle, sevgilim,
Gelip çatınca o son felaketim,
Tut hemen ellerimden bir anne gibi,
Hani geçeyim seninle, o son eşiği.
***
(*)Ünlü Macar Ozan Gyula İllyes (1902-1983) toprak emekçisi bir aileden gelmektedir. Gençliğinde bir süre Fransa’da kaldı ve orada, yenilikçi ozanlarla yakın dostluklar kurdu: Aragon, Eluard, Breton vb… İllyes’in dili açık ve durudur. Gerek günlük yaşamla ilgili konuları, gerekse yaşlılık ve ölüm izleklerini işleyen şiirleri, yalın söylemlerle örülmüştür. Çok şiir yazdı. Fransızca olarak yazdığı şiirlerin yanında, tiyatro oyunları ve gezdiği ülkelerle ilgili anı yazıları da vardır.
Dünyaca ünlü Ozan Gyula İllyes halkının acılarını, gerçekçi ve lirik bir anlatımla dillendirdi.
telgrafhanesanat
Yorum Kapalı.