III. Milli Kültür Şurası Üzerine
İstanbul’da düzenlenen III. Milli Kültür Şurası sonuç raporu T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yayımlandı.
Sözkonusu yazanağın (rapor) içeriği, iletileri sürpriz değil ama bu değin de göze batacak durumda yazılmayabilirdi.
İçeriğine ilişkin belirlemelere geçmeden önce, ekin (kültür) amaçlı bir belgede yer alan sözcüklerden, yazım biçimlerinden bir öbek sunmak isteriz:
millî, şûra, girizgâh, şahıs, hayat, hürmet, muhabbet, takip, esnasında, zayi, muhterem, hassaten, idrak, his, kıymet, koordinasyon, müzakere, münevver, nihai, editör, raportör, vecize, parola, şiar, medeniyet, kıymettar, teyit, merkezî, netameli, vefa, haysiyet, tecrübe, “değerli ve kıymetli”, irfan, mahlûkat, mükellef, maruz, norm, zira, husus, himaye, tespit, mülkî, periyodik, münhasıran, tarihî, hususiyet, hassasiyet, entegre, tesis etmek, sponsor, finansör, teşmil, mukabil, külliyat, medya, müstakil, sahih, mesele, tabiat, iştirak, faaliyet, nesil, mahalli, membaı… (Yazanaktaki onlarca yazım ve tümce yanlışına ise girniyoruz.)
Sayın Bakan önsöz yerine “girizgâh” demeyi yeğlemiş.
Başta dille ilgili olmak üzere yazanak çelişkilerle dolu. Giderek yazanağa egemen olan yaklaşımın arasından; evrensel, aydınlanmacı ekine ilişkin istemler, o da birkaç maddeyi geçmeyecek biçimde metne “sızmış” gibi. Tüm ulusun vergileriyle yapılan / yapılacak işler böylesi bir benimsenemezlik belgesine dönüşmüş ne yazık ki… Yazanağa egemen olan yaklaşım ise insanlığa verdiği zararlar defalarca görülmüş olan kimlikçi, “öteki” saplantılı, dincilik takıntılı görüşlerdir.
Yukarıda sunulan sözcükleri ve yazım biçimleri (gerek olmadığı durumlarda da inatla şapka imi kullanmak neyin nesidir) bir yana bırakılsa bile şu anlayışla dil, Türkçe nasıl korunur, geliştirilir?
“Devlet dilinde ve öğretim dilinde yaygınlaşan yabancı kelimelerin yerine Türkçelerinin tercih edilmesi ve yabancı dillerden geçen kelimelerin, eğer günlük dile yerleşmemişse kullanılmamasına yönelik politikalar belirlenmesi,
Dil ve bilim alanında terim birliğini sağlamak amacıyla, meseleyi makul ölçüler içinde ele alan komisyonlar oluşturularak mutabakat sağlanmasına yönelik çalışmalar yapılması,” (Vurgular tarafımızca yapılmıştır.)
(Dil Ve Edebiyat Komisyon Raporu)
Devlet dili-öğretim dili ayrımı ilginç. Hemen ardından eğer günlük dile yerleşmemişse bölümü geliyor. Zaten dili aşındıran yabancı dil ya da diğer dış öğeler kaynaklı etkenler “günlük dile yerleşerek” ulusun bedenini çürütmez mi? Yaygın kullanılmaya başlanmışsa “Türkçeleşmiştir, sorun yok” mu denilecek? Sıklıkla başvurulan bir aldatmacadır bu yöntem.
Terim birliğini sağlamak için önerilen kurullar bağlamında yazılmış “meseleyi makul ölçüler içinde ele alan” biçimindeki dillendirme de benzer bir bilimdışılık. “Makul”dan amaçlanan öz Türkçe tutkunu eğilimler olmasın demektir.
Daha bir dolu açmazla karşılaşılan yazanakta bir de mimarlık kent önerisi var ki evlere şenlik!
“Bir iktisadi temele dayalı 25-50-100 binlik İslam şehir mimarisine uygun az katlı ve bahçeli meskenlerden oluşan mahalle eksenli yeni şehirler inşa edilmesi ve uygun şartlarda şehirlinin hizmetine sunulması,” (Şehir ve Kültür Komisyon Raporu)
İslam şehir mimarisine uygun ne demektir? Bu yapıda yeni “şehirler” kurulması hangi kültürel, evrensel amaçla ilgili olabilir?
Açıkça belirtelim: Anılan yazanakla belki her şey olur da kültür kesinlikle olmaz.
Ulusun vergilerini aymazca, bu bozuk yaklaşımlar için harcamayın.
telgrafhanesanat
Yorum Kapalı.