İLHAN MİMAROĞLU’NDAN BİR BAŞYAPIT “MÜZİK TARİHİ”
Daver Darende
Emekli Diplomat-Yazar
Ünlü mimarlarımızdan Kemalettin Bey’in oğlu İlhan Mimaroğlu’nu önce Cumhuriyet ve Ulus gazetelerindeki yazılarından, daha sonra 1950’li yıllarda Ankara’da Mithatpaşa Caddesi ile Sakarya Caddesi’nin birleştiği krem renkli binanın alt katında düzenlenen klasik batı müziği konserlerinde tanıdım. İlhan Mimaroğlu’nun o günlerde çağdaş müziğin tanınmasında gösterdiği olağanüstü çabasını unutamıyorum.
Batı müziği dediğimiz gerçekte bugünkü dünya uygarlığının ortaklaşa malı olan evrensel müziğin tarihini de inceleyen Mimaroğlu, çağdaş bir Türk bestecisi olarak da ünlenmiş, uluslararası alanda ülkemizin gurur kaynağı olmuştur. Mimaroğlu elektro akustik müziğin yaratıcısıdır. Araştırmacı ve yaratıcı kişiliği bestelerine olduğu kadar denemelerine de yansımıştır. Güzel Türkçemizin yalın bir dille yazılması için olağanüstü çaba harcayan Mimaroğlu başta Cumhuriyet olmak üzere çeşitli dergilerde yayımlanan tadına doyum olmaz denemeleri de ünlenmiş bir yazardır.
Ünlü İtalyan yönetmen Federico Fellini’nin “Satyricon” adlı filminin müziğini bestelemiş olması Mimaroğlu’nun uluslararası alandaki ününe ün katmıştır. Filmin otuz birinci dakikasından sonra, Türkçe sözlerin de duyulduğu “atonal elektronik müzik” bölümünün tümü İlhan Mimaroğlu’nun ürünüdür.
1950’li yıllarda, Türkiye’de kimi yazar ve müzisyenler tarafından Mimaroğlu’nun eleştirileri çoğu kez “acımasız” ve “hırçın” bulunmuştur. Oysa İlhan Mimaroğlu önemli bir müzik eleştirmeni olarak eleştirilerinde daima nesnelliği korumuş, müzik yaşamında yüksek düzeyi tutturmayı amaç edinmiştir.
Mimaroğlu’nun “Günsüz Günce” (1989) “Geldim, Gördüm, Geçtim…” (1991), “Ertesi Güncem” (1994) gibi üstün nitelikli yapıtları, onun gerçek bir deneme ustası olduğunu kanıtlar.
Varlık Yayınları’ndan çıkan “Müzik Tarihi” (1987) adlı başyapıt benim elimden bırakamadığım kitaplar arasında yer alır. Bu önemli yapıt, yalnız klasik müziğe gönül vermiş dinleyiciler tarafından değil, Atatürk’ün kültür devriminin savunuculuğunu üstlenen tüm aydınlarımız tarafından okunmalıdır.
İlhan Mimaroğlu’nun “Müzik Tarihi” adlı başyapıtı belleğimde derin izler bırakmıştır. Yazımı Mimaroğlu’nun kitapta yer alan ilginç sözleriyle noktalıyorum:
“Eski uygarlıkların müziğinden söz ederken, arada bir “sanat müziği” sözünün geçmesi, o ülkelerin, o çağlardaki uygarlık ve kültür koşullarının sınırları içinde oluşmuş bir türlü müziği tanıtmak içindir, yoksa Avrupa’nın sanat müziğine yakınlığı olan bir müzikten söz ediliyor sanılmasın.”
“Ama bir de “Türk Sanat Musikisi” denen, kiminin de “alaturka” diye adlandırmayı seçtiği bir musiki var. Ondan ne haber? Bu musikiden kitabın başındaki bölümde söz edilebilirdi. Gerçekte de yeri orasıdır. Bununla birlikte, Türk sanat musikisi olsun, tümüyle İslam musikisinin olsun, ayrı bir inceleme konusu olduğunu düşünüyorum. İlle de bir incelemeyi gerektirecek bir önem taşıdığı için değil… Yalnızca toplumumuzun bir gerçeği olması bakımından…”
“Türk müziğinin batı müziğini etkilemesine gelince, kimi Avrupa eserinde (bu ara Mozart’ın “Türk Marşı’nda, ya da Beethoven’in Dokuzuncu Senfonisi’nin son bölümünde) Mehter müziği yankılarına rastlanması gibi geçici ve yalnız kalmış olgulara genel akımlar içinde değinilmesi gerekmezdi. Unutmamış olmak için, bu olgudan burada söz etmek yeter sanırım.”
Değerli Müzikolog, Deneme Ustası İlhan Mimaroğlu’nun bu sözlerine nasıl katılmazsınız?
telgrafhanesanat.org
Yorum Kapalı.