KÖKSEL BİR ÖZ TÜRKÇECİLİK ÇABASI YENİLGİYE Mİ UĞRAYACAK?
Daver Darende
Değerli Bilim Adamı ve Tarihçi Prof. Dr. Şerafettin Turan Atatürk’ün öncülüğünü yaptığı Dil Devrimini bir yazısında şöyle tanımlamıştı:
“Dil Devrimi, ulusal kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmayı amaç edinen büyük Türk Devrimi’ni oluşturan ana hedeflerden biridir.” (Milliyet Sanat Dergisi, 15 Eylül 1981)
Atatürk, 17 Ekim 1932 tarihli bildirisinde ulusal bir dil yaratmanın temel hedef olduğunu vurgulamıştı.
Ulu önderin izinde yürüyenlerin önde gelenlerinden biri olan Dilbilimci Prof. Dr. Akşit Göktürk’ün Türk diline ve özellikle öz Türkçeye büyük emek verdiği, denemelerinde özenli ve örnek bir Türkçe kullandığı biliniyor.
Güzel dilimizin yılmaz savunucularından özgür düşünce ile birlikte öz Türkçenin kökleşmesinde önemli bir görev üstlenen bilim adamlarımızdan biri de Prof. Orhan Burian’dır. Hasan Âli Yücel, Mustafa Necati, Nafi Atuf Kansu, İsmail Hakkı Tonguç, Niyazi Berkes, Ceyhun Atuf Kansu, Pertev Naili Boratav ve daha birçok aydınımız gibi Prof. Orhan Burian da Dil Devrimine büyük emek vererek Köy Enstitüleri’ni kapatmaya çalışan yıkıcı zihniyete karşı sesini yükselten, yükseltebilen bilim adamlarımızdandır.
Ne acıdır ki yıkıcı zihniyet geçmişte olduğu gibi günümüzde de öz Türkçeye karşı saldırılarına devam etmektedir.
Arapça ve Farsça hayranı bu kişiler Dil Devriminin ne büyük bir devrim olduğunu ne yazık ki anlayamadılar.
Bir dönemde Cumhuriyet gazetesindeki denemelerini zevkle okuduğum, öz Türkçenin yılmaz savunucularından biri olan Müzik Bilgini ve Besteci İlhan Kemal Mimaroğlu Varlık Yayınlarından çıkan ve benim başucu kitabım olan “Müzik Tarihi” kitabının ikinci baskısında yer alan önsözünde Türk dilinin nereden nereye geldiğini şöyle anlatıyor:
“İlk yazdığımda bu kitabı, öz Türkçe kullanmakta aşırılığa gittiğimi söyleyenler oldu. Oysa o günler benim görüşüm, ılımlı bir dil kullandığım yolundaydı; hele ılımlı olmayı bir düşünsel ve eylemsel günah saydığım bu günlerde baktığımda yeniden dokuz yıl önceye, değil aşırı bir öz Türkçe, aşırı Osmanlıca bile sayılabileceğini gördüm yazdıklarımın. Bununla birlikte dil değişikliği yapmadım bu ikinci baskısında kitabın. Kitabı yazılmış olduğu gündeki diliyle saklamak için değil yalnız, hem de köksel bir öz Türkçecilik çabasının iyice yenilgiye uğramış olduğunu, öz Türkçenin en inançlı savaşçılarının bile ayaklarını denk alma kaygısına kapılmış, demek oluyor ki inançlarını yitirmiş, savaşı bırakmış olduklarını gördüğüm için” İlhan Mimaroğlu bu satırları İstanbul-NewYork’ta, 1969 yılı haziran-aralık aylarında yazmış.
Denemelerinde olsun, “Müzik Tarihi”, “Onbir Çağdaş Besteci”, “Caz Sanatı” ve “Günsüz Günce” adlı yapıtlarında olsun İlhan Mimaroğlu öz Türkçeci kimliğini asla yitirmeyen bir yazardı. 1969 yılında öz Türkçenin yenilgiye uğradığı yargısına varan İlhan Mimaroğlu günümüzde yaşasaydı kimbilir neler düşünürdü?
Yorum Kapalı.