Nâzım Hikmet adı birçok Türkiye gerçeğini sökün ettirip getirir insanın belleğine.
Hikmet’in şiirinin yıllarca yasaklı olması, onun yıllarca hapsedilmesi… Geçim güçlükleriyle boğuşması. Yaşamının tehlikeye girmesi…
Nâzım Hikmet’in sanatının da yaşamının da sürekli saldırı altında kalması ne acı ki Türkiye siyasal tarihiyle örtüşür.
Hikmet ve arkadaşı İstanbul’dan gizlice ayrılır, İnebolu üzerinden Ankara’ya ulaşırlar. Kurtuluş Savaşı’na katılmayı isterler. Mustafa Kemal’in dehasıyla karşılaşırlar: Mustafa Kemal, Hikmet’in şiirlerini okumuştur, tanımaktadır. Onları cepheye yollamaz, öğretmenlik yapmaları için Bolu’ya gönderir. Çok gerici bir çevredir, bunalırlar…
1917 Ekim Bolşevik Devrimi başarıya ulaşmıştır. Orada yepyeni bir dünya kurulmaktadır: Sosyalizm! Gelecekte komünizme ulaşmayı amaçlayan bir yönetim kurulmuştur SSCB’de. Orayı görmeyi, o kültürü tanımayı çok isterler; kararı verir ve giderler.
Bundan sonrası Rus ve dünya şiiriyle yoğun bir alışveriş, o ozanlarla dostluklar dönemidir.
Türkiye’ye dönüşü hapsedilmekle, kaçak yaşamı sürmekle, sürekli izlenmekle sonuçlanır.
Kalp hastası olmasına karşın askere alınmak istenmesi SSCB’ye kaçmasına neden olur. Bunun gerçek anlamı öldürmeye çalışmaktır. Ömrünün sonuna değin yurt özlemiyle yaşayacaktır. Dünyanın birçok diline çevrilen şiirlerinin anadili Türkçede yasaklanması Hikmet’e en ağır gelen durumdur. SSCB’de yönetimlerin işleyiş sürecinde, Hikmet birebir uyum gösteren bir tavır içinde değildir. Eleştireldir, ozan onurunu her an korur, dimdik durur. Düşüncelerini her koşulda savunur. Bu tutumu yapıtlarına da yansır.
Nâzım Hikmet Türk şiirinde ilk kez çağıl çağıl akan, deyim yerindeyse senfonik bir yapı yaratmıştır. Öncesinde serbest şiire Tevfik Fikret örnek gösterilebilirse de Fikret’in sınırları bellidir; onun anlaşılmaz dili de ayrıca engeldir.
Bir başka yönden ise Hikmet’in, Tevfik Fikret’in de içinde bulunduğu yurtsever, özgürlükçü, başkaldıran geleneğin geliştiricisi olduğu söylenebilir.
Öylesi bir gelişimdir ki Yunus Emrelere dayanan soluklu Türk şiiri, ilk kez Hikmet’le çağının acılarıyla ve şiir düzeyiyle soluk alıp verir yapıya ulaşmıştır.
Başlarda ikileme düşüp SSCB’ye gitmekten yana seçim yapması nedeniyle, içinde yeterince yer alamasa da Türk Ekin Devriminin kurulmasında ilk aşamada kurucu olamasa da Türk Kurtuluş Savaşıyla ilgili en güzel şiiri, destanı Nâzım Hikmet yazdı. Türk şiirini dünyanın şiiri yapmasıyla Türk ekinine katkısı eşsizdir.
Köy enstitülü öğrenciler gizli gizli Hikmet’in şiirlerini yazarak çoğalttılar. Bu defterler öğrenciler arasında yıllarca elden ele dolaştı.
Nâzım Hikmet günümüzün hangi “sol” kesimine sorulsa sevildiği söylenecektir. Ne ki Hikmet’in Türk bayrağına, Türk ulusuna, Türk yurduna ilişkin, bazıları görüntülü konuşma çekimleriyle de kayıtlanmış sözleri, düşünceleri yine bazı “sol” kesimlerce Ergenekonculukla, “ulusalcılık”la, şovenlikle, darbecilikle suçlanır mı suçlanmaz mı?!..
telgrafhanesanat.org
Yorum Kapalı.