Türkiye’nin, Türk ulusunun bilinç yanarcası kasabalara, köylere kadar uzanırdı bir zamanlar. Günümüzde de tükenmedi, bitirilemedi. Ne ki kolay olmadı. Hem de hiç. Eğitmen kursları, halkevleri, halkevlerinin dergileri, köy enstitüleri, fakülteler, DTCF, müzeler, doğu-batı klasiklerinin çevrilişi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu…derken; Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünü beklerlermiş gibi, sömürücülerin, emperyalist işbirlikçilerinin, ağaların, tefecilerin, dinci yobazların, şeyhlerin, müritlerin, vurguncuların Türk Devriminin üzerine alabildiğine saldırışları, ülkenin ve ulusun geleceğini kararttı.
12 Eylül 1980 faşist darbesi Türkiye’nin tüm eşitlikçi, özgürlükçü, barıştan yana güçlerinin üzerine indi. Gözaltılar, tutuklamalar, işkenceler, idamlar, öldürümler… Kitaplar suç unsuru sayılarak, işkenceden geçirilen insanlar, kitaplar konmuş masaların arkasında televizyon ekranlarından gösterildiler. Bu sahneleri ömrümce unutmayacağım. Köylerin çevresi sarılarak, köylülere haftalarca elektrik verildi, “Silahları teslim edin” denerek eski mezarlar kazdırıldı.
Özellikle yetmişli yıllar boyunca Türkiye’nin her köşesine aydınlık saçan yayınevlerinin başında Sol Yayınevi ile Onur Yayınevi gelir ki bu yayınevleri Marksçı klasikleri, büyük özenle, en doğru biçimde Türkçeye, Türk ekinine kazandırdı. Sol ve Onur yayınevlerinin, ağabeyi Muzaffer Erdost’la birlikte yetkin emekçisi İlhan Erdost 7 Kasım 1980’de, Muzaffer Erdost’la gözaltında bulundukları Mamak Cezaevinde dövüldü; bu ağır işkence sonucunda öldürüldü.
Gazetelerin o günlerde haber bile yapamadıkları, İlhan Erdost’un işkencede öldürülüşü bir bakıma, öbür öldürümlerin habercisiydi ve Türkiye siyasal tarihine kapkara bir leke, tarifsiz bir acı olarak geçti.
Ağabeyi Muzaffer Erdost, İlhan’ı adına aldı; Muzaffer İlhan Erdost oldu. O kötünün kötüsü güne, 7 Kasım 1980’e kadar da yılları sıklıkla gözaltılarla, tutuklulukla geçmişti. İlhan Erdost’un öldürülmesinden sonraysa her şey ve tüm halk, her gün daha koyulaşan bir karanlığa gömüldü. Bütün yurdun gömüte dönüştürüldüğü bu karanlık sürmekte.
Marksçı klasikler diye anılan Marks’ın, Engels’in, Lenin’in, Mao’nun, Stalin’in…yapıtları bilimsel yapıtlardır. Bugün bile kapitalizmi, Marks’ın üç ciltlik Kapital adlı yapıtından daha bilimsel çözümleyen yapıt yoktur; diğer deyimle bu yapıt hâlâ aşılamamıştır. Lenin’in emperyalizm çözümlemesi de öyledir. Ve öbür klasikler… Marksçı birikimin temel yapıtlarının Türkçeye çevrilmesi, 1940’lı yıllardaki Tercüme Bürosu çevirilerinin (yaklaşık 500 doğu-batı klasiği) süreği sayılır.
Ayrıca Marksçı klasikler insanlığın eşitlik, özgürlük, bağımsızlık birikimidir. Faşizm güçlendiği her yerde ve dönemde Marksçı yapıtlara bu nedenle saldırır. 12 Eylül faşizmi de bunu yaptı. Başarabildi mi? Başarabilir mi? Hayır ama yük çok çok ağır; bu açık gerçek. Muzaffer İlhan Erdost onmaz acısıyla, onlarca yıldır, Marksçı kitapları yeniden yeniden yayımladı. İlhan Erdost’un anısını yaşattı. Her anı kardeş acısıyla doldu.
Çocukları pek küçüktüler İlhan Erdost’un, o kara günlerde; Alaz ile Türküler, acıyla büyüdüler; babalarına yaraşır, yakışır güçlü kişiler oldular.
Gencecik yaşta yitirdik İlhan Erdost’u. O güzel gülüşüyle baktı bize fotoğraftan. Her 7 Kasımda gençler o klasik yapıtlara akın ederler, İlhan Erdost’u öğrenir, anarlar.
Kimler yazmadı ki İlhan Erdost için…
Aynı zamanda Erdostların dostu Cemal Süreya’nın ağıtı her okuyuşta sarsar bizi:
Cemal Süreya
İlhan’ın Anısına Türkü
Senli benli buğday çocuk
Nerden başlasam bilemiyorum
Taşıtlar seçenek değil artık
Ayrıca cesaretim de yok
Bir bardak su içsem şimdi
Yaralarımdan dökülür
Gün ki yıkımlar günüdür
Boştur ne söylesem şimdi
Birini görüyorum kalabalıkta
O adam işte sana benziyor
Ama sana nasıl da benziyor
Binlerce adam kalabalıkta
O’sun sen yürüyüp gidiyorsun
Parmağında küçük bir zincir
Bıyıkların yazgı gibidir
Dolmuştan indin gidiyorsun
Anıştırır yüzleri aşklar
Belirsizdir o mu değil mi
Ama orda kalmaz acıların ki
Değiştirir her şeyi, o kılar
Şimdi bir parçasısın artık
Ekmeğin Ankara’nın Türkçenin
Gurbet ezgilerinin her şeyin
Eşi küçüğü kendisisin artık
Gösteri, Haziran 1982
İlhan Erdost unutulur mu hiç! Türk halkının insanlık, özgürlük, eşitlik savaşımında her zaman aramızda bilincimizde olacak.
telgrafhanesanat.org
Yorum Kapalı.