Oya Özgün Özder
KOVUK
Bir vücut bulsam
içinde yaşayabileceğim
ücra manzaraları
sıkıca çekip avcuna getiren
bana ödünç versen
bir tur atıp
gelecek olsam
geleneğine tırmanıp
bir hayalce mekân,
camekan içinde
izdüşürn kayırırken
izin verir misin?
KOVUK 2
Bir parça ses bıraktığımı hatırlıyorum
Almadılar, karşı koydular
Yine karıştırdım çıkınımdaki fideleri
Aman, yüksük
Batmasın olanca kabuslar ve havları
Gürültü de büyümez ki mevsimini bulmazsa
Bağışlavın beni
8 metrekare patikama kar yağınca böyle oluyor
Aniden gözlere kaçıyorum
Yüzleşemediğin yerde pınarlarına dayanıyorum
Alacaklı kaçak dikilen bakışlara
Dikiz aynalarını buraya yerleştirenleri bulmalı
Belediyeye söylesem yıkar mı acaba?
Onca metruk yanılgı,
Ne yapıyorlardır bunlarla?
KOVUK 3
Kaldırılmadı esir pazarları
Bir handa satıldı düşlerin yankıları
Kibre cila çeken, 2. Mahmud fermanını dinler mi?
Sen gülerken yakalandın
Ben gözleri kurcalarken
İlerlet kervanı kafile! Yol boyu köle tüccarları var
Çocukluğunu getirenleri Barbie bebeğinden asabilirler
Yetişkinliğe yetişenleri köprüde atıp uyandırmayabilirler
KOVUK 4 / KEDİLER
Bu zamanın tutanağını tutarken
Havaya ilk düşen cemreyi çaldı birileri
Güneşi bir ihale sanarak fesat karıştırdı.
Nüfusuna aldı kendi payına düşenden fazla kamaşmayı
Bu kediler üşümüştür şimdi
Aramışlardır dünva atlasını karıştırarak sığınacak bir köşe
Örtecek yoksa çimenler arası topraktan başka
Dürtecektir sokak kedileri
Emsalsiz hayat yaşayan evcillere iz bırakacak
Karnı aç, kızgın bir tırnak atacaklardır
Soracaklardır,
“Ortalama 15 yıl yaşarlar sanrısından ne zaman gün alacağız?”
Bu şiirden sağ çıkacaksak eğer
Kış gelince sıcak lambalara sığınan sineklerden farkımız olmalı
Çelimsiz ufuklara ayak uydurmak ne kelime!
Maksadını aşacak yürekli cümleler kurmalı
KOVUK 5
Hızını kendi ayarladığımız salıncakta birlikteydik ve aşağımızda inşaat
Anlatacaklarımız var, gökyüzüne iki çay söyle, güzellikten çarpıldık
Çırpmdı iltifat, sarsıldı huzursuzca
Bir ara tutukluk yaptı ellerimiz, yuvarlandık
Kanaatkârdı avuçlarımız
Kavrasaydık dikenli teller arasında tek zincir halkayı, yetinirdik
Kestirilemedi, ne zaman çürüyüp paslandı bunca naiflik?
Beton mikserin içine kaptırmadan önce buradaydı
Halı değil de aydınlatma ışıklarına serili hamur oyuncak
Oynasaydık biraz daha henüz vakit varken kara bulutun çökmesine
Oysa karahindiba halen bembeyaz
Materyal dünyada ayaklarım çıplak gezemiyorum
Taşıyamıyorum,
Al elimden şu iki büklüm olgunluk zırvalarını
Sorunum kent meydanında, dört duvar arasında, doğurgan dünyanın her karasında
Kuzgun Acar Kızılay’dan sökülmüşse de
Şiirin son kullanma tarihi yoktur, hurdacıya satılamaz.
Sonbaharın kötürüm bıraktığı ağaç dallarına ne olmuşsa olmuş
Şimdi yeniden kızaran yanaklarla koz helva peşinden koşuşturma vakti
Oya Özgün Özder Kimdir?
20’lerinde bir Ankaralı. Ankara Üniversitesi’nde İspanyol Dili ve Edebiyatı okuyor. Beckett, Pessoa, Rimbaud, Aslı Erdoğan, Sevgi Soysal, A.Kadir gibi edebiyatçılara ilgi duyuyor. Yazının, çizinin, sözün ve eylemin hayatının ayrılmaz parçaları olduğunu düşünüyor. Kadın kadına öykü yarışması adıyla düzenlenen bir öykü yarışmasında “Adanın Ötesi” başlıklı öyküsüyle jüri özel ödülü kazandı. Gard, Ekin Sanat, Sahte Putlar gibi dergilerde çalışmaları yayımlandı. Şiir, edebiyat çalışmalarının önemli bir bölümünü oluşturuyor. Gelecekte, çeviri edebiyatına da yer vererek yazın yaşamını sürdürmeyi planlıyor.
telgrafhanesanat.org
Yorum Kapalı.