Söylem ile Eylem
Ertuğrul Efeoğlu
Söylem ile eylem birbiriyle çelişmemeli, birbiriyle olabildiğince örtüşüp bütünleşmelidir. Ülküsel olan budur…
Sözleri ile eylemleri gerçekte bütünleşmeyen kişiler çoktur. Sözgelimi, sık sık erdemden söz edip bu kavramın tersine iş yapan kişiler ―hepimizin bildiği gibi― vardır. Emekçileri savunan söylevler verip şu ya da bu biçimde emek sömürüsü yapan kimbilir ne çok insan var!.. Evde bile, aile bireylerinin birbirlerini türlü biçimlerde sömürdüklerini görmüyor muyuz, bilmiyor muyuz?..
Ama benim anlatacaklarım bunlar değil, bu yazıda bunları ele alacak değilim. Burada sözünü edeceğim uyumsuzluk, söz ile eylem çelişkisi değil, söylem ile eylem çelişkisidir.
Sözü uzatmadan anlatayım:
Siyasal erk kimin elindeyse toplumsal söylemi biçimlendirme gücü de onun elindedir. Buna bir de siyasal erkin gücü ve toplumsal iletişim araçlarını etkin kullanma becerisi eklenirse, siyasal erkin söylemi toplumsal söylemi kısa sürede etkiler, dahası toplumun söylemi siyasal söylemle özdeşleşir!..
Bilindiği gibi, her işte bir konuyu anlaşılır kılmak için örnekler vermek iyi bir yoldur. Ben de bir örnek vereyim:
Günümüzün yaygın söylem biçimine bakınca göreceğimiz şudur: Türkiye, devrimci, ilerici söyleminden çokça uzaklaşmıştır. Öyle ki, Dil Devrimini savunmak, Dil Devrimini yaşatmak, dilde özleşmeciliği ilerletmek amacıyla kurulmuş dernekler, kurumlar, basın-yayın ortamları bile AKP’li siyasal erkin söylem biçimini benimsemiş, giderek onunla yarışır duruma gelmişlerdir.
Söylemeye gerek var mı, siyasal karşıtlığınızı söyleminize yansıtmazsanız, karşıtınızın bir benzeri, daha kötüsü, onun acıklı bir öykünücüsü olursunuz.
Şöyle bir kulak kabartınız: AKP karşıtı kurum ve kuruluşların söylemlerini dinlediğinizde, onların söylemlerinin AKP’deki gerici kanadın ya da AKP’nin eğitimi yetersiz savunucularının söylemleriyle örtüştüklerini kolayca ayırt edersiniz. Türk devriminin dilini, dil devriminin kazanımlarını korumaya ve ilerletmeye özen gösteren siyasetçi ve yazar sayısı günümüzde öyle azaldı ki bu konuda karamsarlığa kapılmamak, umutsuzluğa düşmemek elde değil…
Ülkemizi on beş yıldır tartışmasız bir egemenlik içinde, tek başına, tek elden yetkeyle yöneten AKP’nin üst kesimine dil tutumu açısından baktığımızda şöyle bir bölümlenme görüyoruz:
AKP’nin ilk başbakanı ve şimdiki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylemi, öbürleriyle karşılaştırılınca, bir anlamda halkçı ve yalın bir Türkçeye dayanmaktadır… AKP’den çıkan ikinci başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yalnızca söylem biçimi değil, dili de halktan kopuk Enderun müderrislerinin süslü, yapay dilidir… AKP’nin içinden çıkan şimdiki (üçüncü) başbakan Binali Yıldırım’ın söylemi ise, “kasaba” yerleşiklerinin söyleminden hiç sapmamış bir söylemdir, dolayısıyla ilerlemeye, yenileşmeye kapalıdır…
Peki, AKP’nin karşıtı olarak görünen ilerici kurum ve kuruluşların dili ve söylemleri nasıl olmalıdır?..
Onların dili Türk Devriminin düşünsel tözünü yansıtan bir dil olmalıdır: O dil ulusal dildir, ümmet diline karşıdır… O dil laik dünya görüşünü yansıtır, birer tekerlemeye dönmüş dinsel terim ve sözcelerden sakınan bir dildir… O dil halkçı bir dildir, Fatma Hanım, Fatma Kadın, Mehmet Bey, Mehmet Efendi vb. sözcelerden kaçınan, toplumsal tabakaları öne çıkarmayan, toplumsal tabakaları ayrıştırmayan bir dildir… O dil cinsiyetçi bir dil değildir, cinsiyet ayrımcılığı yapan sözcük ve sözcelerden (Hanımefendi, Ayşe Hanım, Teyze, Hanım Abla, Beyefendi, Mehmet Bey, Ali Ağa, Hasan Baba vb.) uzak durur… O dil aydınlanmacı dünya görüşünü yansıtır, usçu, bilimci, evrimcidir…
Ne yazık ki günümüzde ilerici kesimin dili tümüyle ulusal bir dil değil, ağalık düzeni sözceleriyle bulanıklaştırılmış bir dildir… İlerici kesimin güncel söylemi ne acı ki laiklik anlayışını öne çıkaran bir söylem değil, laik anlayışı gölgeleyen, dinsel çağrışımlarla öyküselleştirilmiş, ucuzcu bir halk avcısı söylemdir, yer yer “menkıbe” söylemidir… Belirli toplumsal tabakalara yaslanarak, esnaf dilini, tefeci söylemini benimseyerek halkçı bir söylem kurulamaz… Bayanlara yönelik sözde incelikli seslenme biçimleriyle cinsiyetçi bilinçaltınızı gizleyemezsiniz… Tayyip Bey, Meral Hanım vb. sesleniş biçimleri bugün hangi konumlara gerilediğimizi yeterince göstermiyor mu?..
İlericiysek, eylemlerimizle birlikte söylemlerimiz de ilerici olmalıdır.
telgrafhanesanat
Yorum Kapalı.