TÜRKİYE SANATÇILAR BİRLİĞİ
03.04.2017
BASIN AÇIKLAMASI
Cumhurbaşkanlığı Sistemine HAYIR!
Büyük Milletimiz,
Değerli Basın Mensupları,
EVET-HAYIR savaşları ile halkımızı bölen, ayrıştıran, milli birlik şuurunu zaafa uğratan, tek adam yönetim sistemine Türkiye Sanatçılar Birliği olarak bizler de HAYIR diyoruz.
Cumhurun, yani halkın olmadığı, adını dahi koyamadığımız bir yönetim sisteminin, doğrudan bir rejim değişikliği ile Türkiye’yi ve halkımızı isimsiz bir maceraya sürükleyeceğini görüyoruz. Binlerce yıldır devletler kurmuş köklü bir medeniyete sahip olan Türk Milleti, en son olarak şanlı tarihine altın harflerle yazdığı İstiklâl Savaşı ile Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş, “EGEMENLİK KAYITSIZ, ŞARTSIZ MİLLETİNDİR” diyerek, halkın halk tarafından, halk için yönetilmesini esas almıştır.
Kanımızla, canımızla ve büyük bir azim ve cesaretle kurduğumuz Cumhuriyetimizin EVET-HAYIR referandumuna sunulmasının, şehitlerimizi, gazilerimizi, cumhuriyetin bize verdiği tüm nimetleri inkâr etme anlamı taşıdığını üzülerek görmekteyiz.
Halkın seçtiği milletvekilleri ile Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Hükûmeti tarafından yönetilen lâik, demokratik, hukuk devleti yerine, tek bir kişi ve o kişinin atadığı seçilmemişler tarafından yönetilen, yani halktan yetki almamış yetkisiz kişilerce yönetilen çağ dışı bir rejim ortaya çıkmaktadır. Halk tarafından seçilerek TBMM’ne giren milletvekilinin yetkisi ise elinden alınarak etkisizleştirilmek istenmektedir. Hükümet yok, bakanlar kurulu yok, başbakan yok. Yürütme yok, yasama yok, yargıya atamaları da cumhurbaşkanının tercihi ile ağırlıklı olarak yapılacağı için tarafsız yargı yok ve halk tarafından seçilmemiş, cumhurbaşkanının atadığı adamlarla yönetilen bir Türkiye var. Devlete SADAKAT yerine, bir kişiye SADAKAT ile yönetilen bir Türkiye… Böyle bir sistem Türkiye’yi mafya rejimine götürür ki, yaratılan bu durum Türkiye’nin en az 100 yıl geriye gitmesine neden olacağı açıktır. Böylesi çağ dışı bir rejimde kim gelirse gelsin, cumhurbaşkanı olacak kişinin başarı şansı kesinlikle yoktur. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gücüne dayanmayan bir yönetimin otoritesi zayıftır, yıkılışı ise kesindir. Türkiye’nin geleceği, çocuklarımızın yarınları için Başkanlık sistemine HAYIR diyoruz.
Cumhurbaşkanlığı veya Başkanlık sisteminde sanatçılar ve sanat kurumlarının geleceği tehdit altında
Esas olarak Cumhuriyet döneminden başlayarak kurumsallaşan ve devlet geleneğine tüzel kimliği ile yerleşen sanat kurumlarımız ve bağlı olarak çalışan sanatçılarımızın 94 yıllık varlığı tek kişinin inisiyatifiyle ortadan kaldırılabilir, onaylanmayan yeni düzenlemelerle sanat hayatı istenmeyen olumsuz koşullar altına girebilir, kurumlar kapatılabilir veya yapıları değiştirilebilir.
Ayrıca 80 milyon nüfusa sahip ülkemizin alın teriyle ödediği vergileriyle oluşturduğu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin denetiminde olan devletin bütçesinin tamamen tek bir kişiye devri söz konusudur ki, bunu Türk milletinin kabul etmesi mümkün değildir. Sanat kurumları söz konusu olduğunda ise, şimdiye kadar yapılan uygulamalarda gördüğümüz gibi sanat kurumlarına ve sanatçıya gerekli bütçe ayrılmayacağı, tek kişinin kişisel kararına bağlı olacağı için sanat kurumlarının birer birer yok olma riski bulunmaktadır.
III. Milli Kültür Şûrası raporları sanat kurumlarımıza bir tehdittir
3-5 Mart 2017 tarihleri arasında yapılan III. Milli Kültür Şûrası’nda komisyon raporlarının aldığı kararlar 16 Nisan 2017 sonrasında ülkemizdeki sanat hayatının başına gelecekleri açıkça ortaya sermektedir.
Kültür Politikaları Komisyonu tarafından sunulan raporda açıkça “Ulus-Devlet’i aşan bir kavrayışla kültürümüzün ekseninin belirlenmesi” diyerek ulus-devletin aleyhine öneriler sunulmuştur. Hazırlanan komisyon raporlarında ağırlıklı olarak bölgeciliği ve bölgesel kültür politikalarını savunan bir anlayışla sinsice ulus-devlete karşı bölücü politikalar geliştirilmektedir. Bu komisyon raporlarını ret ediyoruz.
Sahne Sanatları ve Müzik Komisyonu raporlarında yapılan önerilerin alt başlıklarında ise gizli bir şekilde TÜSAK yasa tasarısının tekrar uygulamaya konulmak istendiği açıkça görülmektedir. Devlet Tiyatroları ile özel tiyatroları dengeleme adı altında Devlet Tiyatroları’nın 5 yıllık süreç içinde, her yıl yüzde 20 oranında bütçe kısıtlamasına gidilerek devlet teşviki ve özel iyileştirmelerle” Sivilleştirilmesi!” önerisi ile haddini aşan bir madde eklenmiştir. Bu, gizlenmeye çalışılan TÜSAK maddesi yani TUZAK maddesidir. Bu madde ile Devlet Tiyatroları’nın 5 yıl içinde kapatılması söz konusudur. Maalesef bu maddeye komisyon üyeleri onay vermişlerdir. Bu TUZAĞIN, başka bir isimle diğer sanat kurumlarına da zaman içinde uygulanacağından şüphemiz yoktur.
Ayrıca 94 yıl önce Musiki Muallim Mektebi olarak kurulup 1936 yılında Ankara Devlet Konservatuvarı’na dönüştürülen ve aynı amaçla kurulan, uluslararası düzeyde sanatçı yetiştiren diğer Devlet Konservatuvarları da dahil olmak üzere hepsi torbaya konuyor, müzik üniversitesi kuruluyor. Türkiye’nin böyle bir kişiye özgü, işlevsiz kurumların kurulmasına ihtiyacı yoktur. Asıl ihtiyaç, var olan kurumların ödeneklerini düzeltmek, eğitimini yaygınlaştırmak, kurumları daha nasıl güçlendirebiliriz planlamalarını yapmaktır. Biz sanatçılar, Konservatuvarlarımızın YÖK sisteminin içine dahil edilmesinden ötürü son derece rahatsız iken, ortaya atılan müzik üniversitesinin kurulmasını devletin kaynaklarının boşa harcanması olarak görmekteyiz. Sanat eserlerinden dünyanın hiç bir ülkesinde görülmeyen vergiler alınırken sanatçıların sesine kulağını tıkayan, yandaş sanatçı-yandaş olmayan sanatçı ayrımı devam ederken, kültür merkezlerimiz çürümeye terk edilirken, sahnelerimiz kapatılırken, sinemalarımız-heykellerimiz yıkılırken, sanatçılar devlet kadrolarından atılmaya çalışılırken, 100 defa Milli Kültür Şûralarını toplasanız neye yarayacak?
Dil bayrağımız Türkçeyi tepeleyip çocuklarımıza okullarda İstiklâl Marşımızı Arapça okutmaya kalkan eğitim sisteminde kültür şuraları ne yapmayı düşünüyor? Ayrıca Kültür Şûrası komisyon raporlarında gençlerimizi bilim ve sanata yönlendirmek yerine, evlendirme konusunda gençlerimizin eğitilmeleri ve özendirilmelerinin önerilmesi Türkiye’nin Milli Kültürüne değil, televizyonlardaki evlendirme programlarına katılımcı sağlamasına yardım edecektir.
Yapılan bu şûraların sanatçılar üzerinde hiçbir etkisi olmayacağı gibi milli kültürümüze de hiçbir katkısı görülmeyeceği açıktır.
Çözüm ise, ATATÜRK’ÜN önderliğinde 1924 yılında başlatılan ve 1934 kararları ile gerçekleştirilen kültür-sanat devriminin devam ettirilmesi, bilim, sanat yolunda aydınlanan vatansever nesillerin yetiştirilmesidir.
Çala kalem yapılan Kültür Şûraları, çala kalem hazırlanan anayasa değişiklikleri binlerce yıllık geleneği olan eski milletlere dayatılamaz.
Türk milleti gibi köklü milletler tarihten aldıkları birikimin üzerinden yükselirler, bu yükseliş aşağı çekilemez.
Çok sesliliğe dayanan Cumhuriyet rejimimizi tek sesliliğe dönüştürmeye çalışmanın Türkiye’nin tarihi ve kültürel yapısına aykırı olacağını düşünmekteyiz. İki buçuk yıldır Türkiye’de fiili Başkanlık rejiminin uygulanmakta olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu durum Türkiye’ye istikrar değil, tam tersine kaos ve yakıcı ekonomik krizi beraberinde getirmiştir.
Bu gerçekleri görüyor ve başkanlık sistemine tekrar HAYIR diyoruz.
Başkanlık Sistemine HAYIR diyenleri terörist ilan edenlere buradan seslenmek istiyoruz!
Bizler terörist değiliz.
Irak’ın ve Suriye’nin etini kopararak kendine KORSAN devlet kurmaya kalkan, bölücü terör uzantıları, emperyalist ülkelerin artığı terör örgütüne ait bez parçasının Türk semâlarında bayrak diye dalgalandırılmasına, bizler HAYIR diyen vatansever sanatçılarız.
Bizler Türkiye’nin, Suriye’nin, Irak’ın ve tüm komşularımızın toprak bütünlüğüne inanan, yürekleri insan sevgisi ile yoğurulmuş sanatçılarız. Buna yürekten inandığımız için de, Türkiye Sanatçılar Birliği olarak Suriye’ye gittik ve Şam’da Suriye-Türkiye dostluk konseri gerçekleştirdik. Suriye halkı ve sanatçıları ile kucaklaştık, dostluğumuzu tüm dünyaya bir kez daha ilân ettik.
Bizler, sanatının gücünü şehit kanıyla sulanmış vatan topraklarından alan, sanatını vatan sevgisiyle mayalayan yürekli sanatçılarız.
Teröre hayır, kardeşliğe evet diyerek meydanlarda Mehmetçiğine, Türk Ordusuna sahip çıkan, Türkiye’ye yapılan saldırılara karşı dimdik ayakta durmasını bilen, hiçbir parti, düşünce ayırımı yapmadan vatansever halkımızla kucaklaşan, Türkiye için yaşayan sanatçılarız.
Bizlere terörist demek TUZAĞA düşmek demektir.
Görüldüğü gibi tek kişi tuzağa düşebilir ama millet asla tuzağa düşmez.
Halkımız gerçekleri görüyor. Halkımız meydanlarda tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi ülkesine, Meclis’ine ve parlamenter sistemine sahip çıkacak, Türkiye’yi ve hükümeti bu tuzağa düşmekten HAYIR diyerek kurtaracaktır.
Hepimiz biriz, hepimiz Türk milletiyiz!
Biz de Türkiye’nin vatansever sanatçıları olarak hep bir ağızdan HAYIR diyoruz!
Yaşasın Sanat!
Yaşasın Türkiye!
telgrafhanesanat
Yorum Kapalı.