TÜRKİYE’de ALEVİ Olmak
Sultan Su Esen
Gündemin sık değişmesi,bezdiren kısır döngüler, izin vermiyor fantezi düşler kurmaya. Bu arada koltuk sevdasına düşenlerin umursamazlığı, beyin göçünü zorlamakta… İnsanlık Mars’a indi inecek. Bizim sokaklarda dilenenlerimiz var, savaş kapıda… Küçük büyük yerleşkelerimiz silahlı magandalara teslim, kafası bozulan silahını ateşliyor. Cinayetler, tecavüzler aldı başını gidiyor. Acı öyküler birbirini kovalıyor.
Bilinçler aşındırıldı. Toplumun birçok kesiminde belirsizlik hakim. Kulaktan duyma uyduruk senaryolara inananlar var. Sağ düşünce kendi kusurunu görmüyor, sol düşünce ise önünü göremiyor, doluya tutuluyor. Her ikisi de; bir gün ak dediğine ertesi gün kara diyebiliyor.
Başkentin yüreğinin attığı Kızılay’dan eve gelirken, bilinen taksi durağının şoförünün ağzından dökülenlerden irkildim doğrusu. Referandumu kendince değerlendirirken baklayı ağzından çıkardı: “Ben artık Halk Partisine oy vermeyeceğim, Alevilerin Partisi oldu” dedi. Bu düşüncenin bizleri bölmek için uydurulduğunu, Referandum ile seçimlerin ayrı şey olmadığını boş yere anlatmaya çalıştım. O, söylediklerimi duymak istemedi. Alevileri aşağılamayı fütursuzca sürdürdü. “Onlar bizden değil!” deyince ”Onlar da bu ülkenin vatandaşı değil mi? Sizce kime oy vermeliler” soruma gak guk etti. Kızarıp bozararak “ülkeyi bölüyorlar” dediğinde cehaletine inandım, sustum, hatta korktum. Zira toplum bunalımda, herkeste bıçak tabanca var, diye iç geçirdim. “Ey benim güzel memleketim, ne yapmalı, can güvenliğini kimlere emanet etmeli? Adalet bir gün herkese de gerekebilir. Bundan böyle taksi durakları da emniyetsiz sayılmaz mı? Aleviler hangi taksiye binsinler?” Bu yanlış propagandalara da kocaman bir HAYIR! Mezhepler ayrı olsa da, Cumhur’un Başı partili olsa da Sünni aydınlarımızın, tarafsızlığına şüphe yoktur. Eve gelince; başımdan geçenleri eşime anlatmaya utandım. Zira, ikimiz ayrı inançların mensuplarıydık, bugüne kadar, durumu asla konu etmemiştik.
İnsanımız nasıl bu hale gelebildi? O ki katığını bölüşür, saygıda kusur etmez! “Acaba” diye kafa yorarken hemen akabinde; Emin Çölaşan’ın köşesinde(sözcü; 09. 05.2017, sayfa 5) bu konuyu, anlaşılır şekilde sorgulaması, daha sonra ‘Halk TV’ Pazar söyleşisinde, Erol Mütercimlerin değinmeleri, konunun fısıltı gazeteleri yoluyla halkı ayrıştırmak için düğmeye bastığını içim sızlayarak öğrenmiş oldum. Belli ki taksi şoförü de bu yalan yanlış varsayımlara inanmıştı. İşte o zaman korkum katmerlendi. Korku elbette insani bir duygudur, şiddetten sarsılır. Partili Cumhur Başbakanımız korumalarıyla güvende… Ya bizler? Bize karşı bir suç işlendiğinde, hangi yargıç, hangi savcı hakkımızı koruyacak. Toplumda, asılsız propagandalar kimilerinin işini kolaylaştırıyor ne yazık ki …
Tekrar olacak belki de; Aleviler bu ülkenin harcıdır, tutkalıdır. Anadolu Aleviliği yeniliği benimseyen Hacı Bektaş’ı Veli’nin öğretilerine sahip çıkan aydınlanmacı topluluktur. Laikliği savunur. Kimse bu dünyaya ısmarlama olarak gelmediği için Mevlana; “Kim olursan ol gel” demektedir. Ülkesinin çıkarlarını düşünen aydınlarımız, bu oyuna gelmeyecektir. Birliktelikten tedirgin olanlar var belli ki. 16 Nisan 2017 referandumu beraberliği onaylamıştır. Türkiye büyüktür, büyük kalacaktır. Cumhurbaşkanı olacak kişinin kimliği konusunda ister Alevi ister Sünni, Alevilerin iddiası yoktur. Yeter ki laik olsun! Geçmişte kurulan bir Alevi partisi kendi inancından olanlardan bile oy alamamıştır. Ayrımcılığa yol vermeyen, birleştirici, ilimden bilimden feyz alan, insanı insan sayan, hoşgörüyü baş tacı eden potansiyel bir topluluktur. Aleviler, Anadolu aydınlanmacılarının, ortaçağ karanlığında, hoşgörüsüz Avrupa toplumuna dahi yön veren erenlerin torunlarıdır. Balkanlar’da, Orta Avrupa’da Bektaşi tekkeleri medreseleriyle örnek olmuşlardır. Gül Baba tekkesi Macaristan’da halen binlerce ziyaretçisiyle ayaktadır.
Ey beyni yıkanmış şoför kardeşim! Bilesin ki, düşmanın ve onlara hizmet edenler öncelikle senin elindeki hoşgörünü alacak, maskelerinin altından güleceklerdir. Umudumuz, Türkiye’yi gerçekten yönetecek, derleyip toplayacak yönetimler iş başına gelsin. Alevi-Sünni, Hıristiyan-Yahudi, yeter ki, ülkesini canından öte sevsin, korusun. Konu vatan olduğunda; ego asla olamaz. Ayrışmanın kimlere yarayacağı herkes tarafından bilinmektedir. Laikliğin elimizden gitmesi düşmanlarımıza ve içerdeki bedhahlara yarayacaktır.
telgrafhanesanat
Yorum Kapalı.