MaviKöşe (Beş)*:
“ÜMMET” DİYOR YAAA…
Yücel ÇAĞLAR
ormanlarindelisi@gmail.com
Cumhurbaşkanı 29 Eylül 2017 günü İstanbul’da, kendi adı verilen bir hatip lisesini açtı. Bunda şaşılacak bir durum yok; fen ya da sanat lisesini açacak değildi kuşkusuz (!). Ancak yine çok önemli göndermeler yaptı; ipuçları verdi. Gerçekte bunu hep yapıyor ancak çoğunlukla gerektiğince önemsenmiyor. Bir zaman bizleri, yani halkı yavaş yavaş kaynatılan sudaki kurbağa yerine koyup “alışacağımızdan” söz etmişti. İstanbul Belediye Başkanıyken “demokrasinin bir araç olduğunu” öne sürmüş; gençlere seslenirken de “Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlik” yetiştirmek gerektiğini belirtmişti. Örnekleri daha da artırılabilecek bu türden açıklamaları ya gerektiğince ciddiye alınmadı ya da “daha önemli” sayılan gelişmeler nedeniyle gündemden çıkmıştı. Şimdi de, adı verilen imam hatip lisesinin açılışındaki konuşmasında;
“Öncelikle ben tekrar bu ülkede FETÖ dershaneleri ile okulları ile bir nesli mahvetmeye, ümmeti parçalamaya, bölmeye gayret edenlere karşı işte siz dimdik ayakta duracaksınız.”
dedi. Onun artık kanıksadığımız söylemiyle söylersem; “- Ümetten söz ediyor yaaaa…”
“Ne var bunda?” demeyeceksiniz sanırım…
Sanırım ama büyük bir olasılıkla, çoğu zaman olduğu gibi yine yanılırım. 2016 yılının son günlerinde, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Töreni’nde ;
“Pek çok alan gibi kültür sanat konusunda da yanlış bir strateji tercih ettik… Siz kendi edebiyatınızı, kendi sinemanızı üretecek zemini inşa edemezseniz bireysel gayretlerle sınırlı dar bir alana sıkışıp kalırsınız. Bu acı gerçekler başımızı çevirdiğimiz her yerde karşımıza çıkıyor. Şu gerçeği sizlerin huzurunda bir kez daha tekrarlamak istiyorum; Türkiye’nin geçtiğimiz 14 yılı alt yapıdaki tarihi başarı hikayeleriyle doludur, hayata geçirilen projeler, elde edilen neticeler gurur vericidir. Sadece iki alanda arzu ettiğimiz seviyeye ulaşamamış olmaktan dolayı üzgünüm, biri eğitim, diğeri kültür sanat. Önümüzdeki dönem bu iki alanı önceliklerimizin en üstüne çıkarmak zorundayız.”
demişti anımsarsanız. Övünç duyduğumuz Yontucu Mehmet Aksoy’un güzelim “İnsanlık Anıtı” adlı yapıtına “ucube” yakıştırması yapıp kaldırılmasına yol açan Erdoğan’ın bu kötülemesini anımsayan birileri çıkar da, kültür ve sanat alanındaki önceliklerinin ne olduğunu ona sorar sanmıştım; yanılmışım. Oysa bu türden sözleri, açıklamalar bir yürüyüşün kulakları çınlatması gereken “ayak sesleriydi”. Ancak toplumca sağır mı olduk ne, bu sözler, son derece dar bir çevrede öylesine tartışılıp gündemden çıkmıştı. Bu kez de “ümmetin parçalanıp bölünmesinden söz ediyor; halkın, toplumun ya da “milletin” bölünmesinden değil!
“FETÖ”ymiş…
Sevgi ve saygıyla anıyorum, İsmet “İnönü’nün 1973 yılında bir gazeteciye söylediği söz aklıma geldi şimdi: “- Hadi canım sen de…” Bildiğiniz gibi açılımı “Fethullahçı Terör Örgütü” olan bu kısaltmayla nasıl bir indirgemecilik yapılıyor; dikkat ettiniz mi? Hayır bence hiç dikkat etmediniz; etmiş olsaydınız eğer, başından beri karşı çıkardınız “FETÖ” söylemine: Sözgelimi;
“O, meczup tek kişinin kotardığı bir oluşum, hareket değildir! O, başından sonuna, tüm yapıp ettikleriyle karşı devrimci bir hareket olmuştur! Benzer ülküler peşinde koşanlar tarafından bilerek ya da bilmeden desteklenip güçlendirilmiştir. Dolayısıyla 15 Temmuz 2016 hareketi karşı devrimci, Cumhuriyet düşmanı bir kalkışma deneyimidir! Yapılması gereken, tek tek sivrisinekleri öldürmek değildir; karşı devrimci tüm doğrudan ve dolaylı Cumhuriyet, demokrasi, emek karşıtı söylemlere, eylemlere karşı topyekun bir devrimci direniştir!”
dediniz, örgütlü olarak gereğini yapmaya çaba gösterdiniz de ben mi duymadım yoksa?
Çok açık !
Siyasal iktidar, uzun yıllar, deyim yerindeyse, sıkıştığında ya da öylesi işine geldiğinde göz göre göre “takıyye” yapıyordu; daha açık bir söyleyişle inandığıyla bağdaştırılamayacak sözler söyleyebiliyor, eylemlerde bulunabiliyordu. İlk yıllarında bu aldatmacalarına, deyim yerindeyse “sazan balığı gibi atlayanlar” olabiliyordu – ne kötü; ben bile güzelim sazan balıklarına böyle bir yakıştırma yapabiliyorum…- Görünüşe bakılırsa, onbeş yıldır tüm yaşadıklarımıza karşın bu aymazlığı sürdürenler günümüzde de az değil. Bu nedenle olsa gerek, siyasal iktidar ve önderleri artık “takıyye” bile yapmaya gerek duymuyor… Toplumun büyük bir kısmını iyiden iyiye “tebaya” dönüştürdüğünü düşünüyor çünkü. Yanılıyor mu sizce? Şu “FETÖ’cü” indirgemeciliğin sorgusuz sorusuz benimsendiğine, Cumhurbaşkanı’nın en son “ümmetin bölünüp parçalanmasından” söz etmesi karşısındaki suskunluğa bakılırsa hiç de yanılmıyor. Bu, bence çok açık!
***
* “MaviKöşe”de benden bu içerikte değiniler beklenmediğinin ayırdındayım. Bu nedenle, Değerli Dostum Günay Güner’den özür diliyorum. Ne yapayım ki, yaşlılıktan mıdır nedir bilemiyorum, artık gerektiğince “adam sendeci” olamıyorum (!). Ancak, sağlığım elverirse bundan sonraki değinilerde bence de güzel olan varsıllıklarımızdan söz etmeye özen göstereceğim; söz!
telgrafhanesanat.org
Yorum Kapalı.