Büyük Usta Yaşar Kemal’i Anarken
Türk şiiri denince nasıl ki Nâzım Hikmet anımsanır, Türk romanı denince de kuşkusuz hemen Yaşar Kemal anımsanır. Anımsanmaktan da öte, unutulmaz desek yeridir.
28 Şubat 2015’te yitirdiğimiz Yaşar Kemal Türkçenin evrensel ve görkemli romancısıdır. Her bir yapıtı, oylumlu olmalarına karşın, coşkun bir ırmak gibi alıp götürür okurunu.
Anadolu’dan gelmiş geçmiş onlarca uygarlığın, yüzlerce ekinin somutlaşmış dili ve söyleyişi; anlatı, çağrışım varsıllığı Yaşar Kemal’in o eşsiz, özgün kalemindedir. Anadolu insanının duyuş, duygulanış, düşünüş yapısını dillendirirken, başlıca kaygısı ve amacı barış, kardeşlik, insancılık özlemini diri tutmaktır.
Son dönem yapıtlarında küreselleşmenin buduncu çizgilerinden izler de gözlense, temelde ortaya koyduğu büyük birikim halkının binyıllardan damınıp gelen sınıfsal çatışmalarıdır; diğer deyişle ezilenlerin, onurları çiğnenenlerin, aç açık bırakılanların başkaldırısıdır. Bu başkaldırı ilk yapıtı, romanı İnce Memed’deki gibi (tamamlanması yıllar sürmüş dört cilttir) yalın, apaçık ve destansı olabildiği gibi, diğer yapıtlarındaki gibi içten, yer altı ırmaklarınca derin bir yapıda da yaratıya dönüştürülebilmiştir.
Hiç kuşkusuz, Yaşar Kemal’in yapıtları üzerine araştırmaların da belirlediği temel gerçeklerden biri, onun yapıtlarının toplumsal dönüşüm sürecini romanlaştırmasıdır. Bir yandan derebeylik düzeninin buyurganlık, kulluk ilişkileri; eşitsizlik, tutsaklık üreten bu ilişkilere başkaldırı bilinci. Bir dönem sonra ise tarıma makinelerin, kapitalizmin girişi, derebeylerin (ağaların) kentlerde sanayi, makineleşmiş tarım aracılarına, uluslararası traktör, biçerdöver… bayilerine dönüşmeleri; bunun yarattığı işsizlik, değerlerin değişimi Yaşar Kemal romanının başat izleği durumundadır.
Yaşar Kemal’in yapıtları Türkçe şölenidir; olağanüstüdür, benzersizdir. Ali Püsküllüoğlu’nun Yaşar Kemal Sözlüğü de bu gerçeği gösterir. Çukurova, Anavarzalar, Hemite… Yaşar Kemal’le varlık bulur gibidir. Bütünleşmiştir artık, birbirinden ayrılamaz.
Yaşar Kemal yazın dünyasını salt kırsal ilişkilerle de sınırlı tutmamıştır. İstanbul’un balıkçılarına, çevre sorunlarına, doğanın vahşi anamalcılıkça tüketilişine tepkiye değin yazın izleğini genişletmiş, derinleştirmiştir.
Kadınlara, çocuklara bakışındaki insancılık da yapıtlarında belirgindir; başlı başına ilgi konusudur.
Yaşar Kemal devasa yazın bütününün yanı sıra kişiliğiyle de üstündü. Sevecen ve yücegönüllü, dost canlısı yapısıyla hemen kaynaşır, daha doğrusu karşısındakinin güçlük çekmeden iletişim kurmasını sağlardı.
Şunu yazmadan yapamayacağım: Yaşar Kemal tepeden tırnağa insandı; güzellikti.
Bu az rastlanır kişiliğiyle çok sayıda genci yüreklendirdiğini, onların özgüven kazanmalarını sağladığını öngörmek de zor değildir.
Usta Yazar Yaşar Kemal’i, yitirişimizin yıldönümünde özlemle, saygıyla anıyoruz.
Günay Güner
telgrafhanesanat.org
Yorum Kapalı.