Günay Güner
Yaşar Kemal’i Özlüyoruz
Yaşar Kemal ne çok çağrışımın, eylemin öznesi bir üstün insan. Öncelikle dünyanın en usta romancılarından. Öyküleri, romandaki ustalığından hiç geri kalmaz. Röportajları kültürümüzün kesinlikle en iyileri arasındadır. Deneme, düşün yapıtları apayrı bir ustalık işidir; oylumlu bir birikim oluşturur. Şiirlerindeki nitelik ve özgün yapı üzerinde de eleştirmenler övgüyle durmuşlardır. Yaklaşık elli yapıttan söz ediyoruz. Dünya düzeyinde elli yapıt…
Yaşar Kemal sıklıkla vurgulandığı gibi toplumsal, sınıfsal değişimin yetkin romancısıdır. Derebeylik ilişkilerinden kapitalizme, kapitalizmin toprak, makine yapısına olan etkilerine geçişin en güçlü ve derinlikli anlatıcısı Yaşar Kemal’dir. Ne ki Yaşar Kemal yalnızca bu değildir. İnsana dostlukla sarılan, gürül gürül seslenen gönül insanıdır. Gençlerin yüreklendiren ağabeyidir. Onun kuşağının muhabbetinin en simgesel adıdır Yaşar Kemal. Hiç mi çatışmaları, atışmaları olmamıştır? Kuşkusuz olmuştur. Olduğunu anılardan, yazılanlardan da biliyoruz. Yanı sıra yadsınamayacak bir sıcaklıkları da var. Günümüzde kalmayan bir sıcaklık…
Yaşar Kemal örgütçüdür; yine günümüz anlamında anlaşılmasın, siyaset insanıdır. Gözünü budaktan sakınmaz. Türkiye İşçi Partisi’nde (TİP), Türkiye Yazarlar Sendikası’nda, PEN yazar örgütünde büyük emeği vardır.
Yaşar Kemal’i tanımak yaşamöyküsünü içeren yapıtlarını da iyi okumayı gerektirir. Çocukluğunda yaşadığı ve kişiliğinde kalıcı izler bırakan acı olaylar, ilk gençlik döneminde yüz yüze kaldığı jandarma işkencesi, zulmü… Kişilik denince, öyle güçlü bir kişiliktir ki Adana, Ramazanoğlu Kitaplığında büyük açlıkla okur. Olanağın hemen ayrımına varmıştır. Ve ikinci büyük şansı Yaşar Kemal’in (Yaşar Kemal adını da almasını sağlayan) Arif Dino’yla, Abidin Dino’yla, Güzin Dino’yla tanışmasıdır. Abidin Dino ona koli dolusu kitap verir. Don Kişot’tan birden fazla takım olmak üzere… Çünkü Abidin Dino, Don Kişot’un yeniden ve yeniden okunacağını bilir.
Yaşar Kemal yazılarını yayımlamaya başlamıştır ki yine Dinoların desteğiyle önce Ankara’ya, Sabahattin Eyuboğlu’na varır, tanışır. Ardındansa İstanbul’a ulaşır. Ulaşır ya ne kalacak yer, ne yakın kimse vardır. Cumhuriyet gazetesine girmek istemektedir; girer de. O zamana kadar parklarda yatıp kalkar, balık tutup karnını doyurur. Bu yaşamı anlıyor musunuz?
Yaşar Kemal’i anlatırken İnce Memed’den söz etmelidir. Ayrıca İnce Memed’den söz etmek zevktir, bir o kadar acılıdır.
Öncelikle belirtmeli, Yaşar Kemal ne İnce Memed’de ne de izleyen öbür büyük yapıtlarında derebeylik övgüsü yapmış değildir. Kemal’in derdi, dönüşüm sancısı ve yokluk içinde insanın, insan tininin durumlarını irdelemektir, çözümlemektir. Romanda, yazında kesin kötüler, kesin iyiler yoktur. Bir yapıt bu yalınkatlık içinde kurulmuşsa güçsüz kalmaktan kurtulamaz. Dostoyevski’ye, Tolstoy’a, Hugo’ya… bakınız böyledir. Ve doğallıkla Yaşar Kemal’in yapıtları da sözkonusu niteliği yoğunlukla taşır.
Yaşar Kemal’in düşün yaşamımıza eşsiz katkısından söz etmişken, onun hiçbir zaman “cemaat” ruhuyla davranmadığını belirtmek gerekir. Olaylar, kavramlar, tarih karşısında aydın tavrıyla bireysel yaklaşımını oluşturdu ve savundu. Her yaklaşımına katılmak gerekmez. Katılırsınız katılmazsınız. Zaten düşün evreni dediğimiz gerçek, biraz da bu değil midir? Ne ki şu açıktır: Yaşar Kemal’in ne düşün yapıtlarından, ne yazın yapıtlarından, ne konuşmalarından, röportajlarından Türk Devrimi karşıtlığı, cumhuriyet karşıtlığı, Atatürk Devrimi karşıtlığı çıkarılabilir. Buna çabalayan kesimlerin çabası boşadır. Tam tersi yazıları, savaşımı, söyledikleri… güçlü kanıt olarak ortadadır. Öyle kısa birkaç paragrafla sınırlı da değildir bu yöndeki yazıları. Yaşar Kemal o engin içtenliği ve bilgi birikimiyle, 1940 sonrası yaşananların Atatürk Devrimiyle ilgisi olmadığını, bu devrime karşı güçlerin “rövanş” zulmü olduğunu herkesten iyi bilir.
Yaşar Kemal Ustanın eksikliği öyle yakıcı ki…
Yorum Kapalı.