Yazar Mavisel Yener’le Yazın ve Çocuk Yazını Üzerine
Günay Güner – Sayın Mavisel Yener merhaba. Çocuklar için birçok öykü, roman, şiir yapıtı yazdınız. Gençlik yazını yapıtlarınız da çok güzel. Söze büyük emeğiniz için gönül borcumuzu sunarak başlamak isteriz.
Çocukluk çağında kitap, kokusuyla, yazılarıyla, resimleriyle çok kalıcı etkiler yaratır. Bu etki yaşam boyunca, azalsa da bir biçimde sürer. Çocukların dünyasında kitabın önemi konusunda neler söylersiniz?
Sevgili Günay Güner, ben de sizin emeğinize teşekkür ederek sözüme başlamak isterim. Çocuk beşikte tanıştığı ninnilerle ilk şiirlerini dinlemeye başlar aslında. Tekerlemelerle devam eder bu yolculuk. Okul öncesi dönemde uyaklı sözleri çok sever, tekrarlayan dizeler, şiirli masallar hoşuna gider. Çocuklarımızı daha okuma yazma öğrenmeden önce kitaplarla tanıştırabiliriz. Kitaplar çocuklara dili daha iyi kullanma, böylece duygu ve düşüncelerini daha ifade edebilme olanağı sağlar. Çocukların dünyasını kitapla tanıştırarak, duygusal gelişim, akıl ve sezgi penceresini açık tutarız. Çocuk kitabı bir sinema perdesi gibidir. O perdede okurlar kendilerini ve hayallerini izlerler; izleme/okuma sırasında ister istemez kendi çevrelerine dönerler. Bu perdeye bakarken çocuğun şaşırması, merak duyması, sevinç duyumsaması önemlidir. İyi kitaplar, çocuğun duygu dünyasını, gözlemlerini, yaşantısını varsıllaştırır. Çocukların dünyasında estetik duygular uyandırarak onların duygusal gelişimine katkıda bulunur. Düşünsel, duygusal çağrışım, coşku yaratır, dil ve anlatımını zenginleştirir, algılama gücünü geliştirir. Hiç kuşku yok ki kitap okuyan çocuk, gündelik yaşamda dilini daha estetik ve etkin kullanabilme yetisi kazanır. Bu da gelecek adına büyük kazançtır.
GG – Çocuk yazınında temel başarı koşulları nelerdir?
Çocuklar için yazanların okurla kurmaya çalıştığı ilişkinin içinde, çok boyutlu bir sevgi ve güvenden söz etmek mümkündür. Ancak çocukları sevmek elbette onlar için edebi metinler üretebiliriz anlamına gelmiyor. Çünkü çocuk yazınında iki sözcük var: Çocuk ve yazın. Hem çocuğu yakından tanıyıp ona bir pedagog gibi yaklaşacaksınız hem de edebiyatı iyi bileceksiniz. İkisi bir arada olduğu zaman çocuk yazınında başarı yakalanır. Çocuktaki derin hayranlık, merak ve gizem duygusunu yakalayabilen, onların dünyalarını genişleten yapıtlar çocuk edebiyatına damgalarını vururlar.
GG – Sözkonusu koşulların Türk yazınındaki durumuna, düzeyine ilişkin neler söylersiniz?
Bu soruyu on beş yıl önce sorsaydınız farklı bir yanıt verirdim. Dönemsel özellik olarak çocuğun eğitilmesini ön plana alan kitaplar dönemi, yerini çocuk öznenin önemsendiği bir döneme bıraktı. 1980’lerin başında değin çok etkin olan bu anlayış, çocuğun kültürel, sosyal bir varlık olduğunu kabul eden, onu dünyadan soyutlamayan bir anlayışa evrildi. Böyle olunca, verilen ürünler de dünya yazını ürünleriyle yazınsal anlamda boy ölçüşebilecek duruma geldi. Çocuk yazınımızın düzeyini ülkemizin genel yazın ortamından ayrı tutmamız olanak dışı. Ülkemizde çocuk haklarının daha çok gündeme gelmesiyle, çağdaş eğitimin uygulanmasıyla birlikte çocuk yazınımızın bütün bileşenleriyle çok daha farklı bir yere doğru yürüyebileceğini düşünüyorum. Bu anlamda alınacak yolumuz var daha…
GG – Günümüz Türkiyesinde çocukların, anaokulundan başlayarak, dinci bağnazlığa yöneltilmesi amaçlı olduğu söylenebilecek bir “eğitim” dizgesi uygulamalarına sıklıkla tanık olunmaktadır. Bu bağlamda çocuk yazınına düşen bir özel işlev var mıdır? Varsa nedir, nasıl yazılmalıdır?
Toplumsal değerler yozlaşırken biz yetişkinlerin çocukların zihinlerine ötekileştirme, dışlama, hoşgörüsüzlük tohumları atmaya hakkımız yok. Karanlığı aydınlatan en güçlü ışık kitapsa, çocuklar için yazdığımız kitaplarda evrensel değerleri öncelemeliyiz. Çocuk yazınına düşen görev çocuklara kitapları sevdirmenin yanı sıra onlara nitelikli insan olma yolunda ipucu vermek, sorgulamayı, eleştirmeyi öğretmek, farkındalıklarını artırmaktır. Bunu yaptığınız zaman zaten bağnaz düşüncelere yönelmeyeceklerdir. İyi kitaplarla buluşturulmuş çocuklar geleceğimizin pırıltılı umududur.
GG – Yapıtlarınızda düşselle, gerçekliği, günceli başarıyla birleştiriyorsunuz. Çocuk yazınında düşselliğin sınırı olmadığını söylemek sanırım yanlış olmaz, değil mi?
Çocuğun gelişim sürecine baktığımızda düşselliğin onun yaşamında ne büyük rolü olduğunu görürüz. Dünyanın neresine giderseniz gidin, çocuklar ile bilim adamları en çok hayal kuranlardır. Yerelden evrensele uzanan bir çizgide yazmayı önemsiyorum. Bunu yaparken düş ve gerçeği bir arada kullanmayı seviyorum. Bana göre evrensel gerçekliği bütünsel olarak yansıtabilmenin şartlarından biri düş ve gerçeği birlikte harmanlamaktır., Örneğin, içine doğduğum olağanüstü coğrafyanın sesleri, renkleri, kokularını kurgumda kullanırken neden onların uyandırabileceği düşsel heyecanı da katmayayım metnime? Düşselliğin sınırı yok evet fakat şu ayrıntıyı da asla gözden kaçırmamak gerekir. Özellikle fantastik yapıtlarda metne düşsel öğeler katarken mutlaka bir ayağınız gökte bir ayağınız yerde olmalıdır. Aksi halde, metin saçmalıklar sirkine dönebilir! Yazınsal çalışmalarda düşselliğin sınırı yok derken de dikkatli olmamız gerek!
GG – Çocuk yazınına emek verecek yazarlara neler önerirsiniz?
Öneriler vermeyi pek sevmeyen biriyim. Ancak şu kadarını söyleyeyim; Yazarın en önemli sorumluluğu çocuğu sevebileceği kitaplarla buluşturmaktır. Bunu nasıl yapacağı ise yazara kalmış… Diliyle, kurgusuyla, resimlemesiyle bir bütün olarak çocuğa sevebileceği eserler vermek zorundayız. Eğer kitabı sevmezse bağ kuramaz, bağ kuramazsa da kitap okuma sevgisi gelişemez.
GG –Sayın Yener çok sağ olun. Telgrafhane Sanat okurları adına da esenlik diliyor, saygılar, sevgiler sunuyoruz.
Ben de teşekkür ediyor, Telgrafhane Sanat okurlarına sevgi ve mavilikler iletiyorum…
telgrafhanesanat.org
Yorum Kapalı.