A.CELAL BİNZET
…YİNE SANAT
Sanatın önemi konusu gündemden hiç düşmez. Üstelik ülkemizdeki en sorunlu alanlardan birisi. Herkesin üzerinde anlaştığı ortak kanı ise onun önemi üzerine. Sanıldığı gibi yeni olmayan bir sorun. Yetkililerin gündemine düştükçe, o konuda büyük sözler ederek sanatı ne derece sevdiklerini vurgulamaktan haz duyarlar. Oysa, buzdağının görünmeyen yüzünde durum hiç de öyle değil. Gerçek anlamda sanatı yok etmenin bin bir yolu üzerinde emek harcanır. Toplumdaki uyanışın önünü kesebilmek için ortadan kaldırılması gereken bir sorun sayılır. Bu konuda kamu kaynaklarının ondan uzaklaştırılması bir yöntem. Öyle ki, her şeye para bulan ilgililer sıra sanata geldiğinde, elde avuçta bir şey kalmadığından yakınırlar. Doğrudur. Eğer sizde böyle bir niyet yoksa yakınmaktan başka çözüm de olamaz.
Olmayınca da “o çok sevilen” sanata kaynak aktarmak başka baharlara kalır.
Kendileri için, ezberle yetiştirilmiş kalabalıklar en uygun tabandır. Varlık nedenleri.
Birkaç savsözle kışkırtılabilen yığınlar.
Seçim zamanlarının oy deposu.
Kutsala bulanmış ritüeller, tekliğe indirgenen dünya açıklamaları. Hepsi ama hepsi bir egemenliğin sorunsuzca sürdürülebilmesi için. Böyle olunca yok etmenin kuralları işlemeye başlıyor. Çünkü yaratıcılık tehlikeli. İnsanı düşünmeye yöneltir. Olayların önünü ardını sorgular. Çelişkileri yakalamak var sonra. Yok etmenin kutsandığı başka yerler var mı bilemem! Ağacın, toprağın, insanın ve giderek tüm toplumun ortadan kaldırılması pahasına sürdürülen bir politika egemen. Böylece adı “düşman” olan bir kavram yaratılıyor. Dört bir yanı düşmanla kuşatılmış bir toplumda savaşmanın birincil sayılmasını doğal karşılamak gerek. Gündem savaşmak üzerine kurgulanınca ölüm gelmez mi usa? Öyleyse ölümü de yüceltmekten başka yol yok.
Gösterişli ölüm törenleri… Büyük büyük sözler… Sonrasında, sanal bir dünyada yaşamayı yüceltme senaryoları. 1936 İspanya’sında General Franko tarafından iç savaşa sürülen yandaşlarının tek sözü “Yaşasın Ölüm” olmuştu. Daha doğrusu böylesi bir garip düşünce ezberletilmişti onlara. Yokoluşu yaşamak üzerine kurmuş garip bir çelişki işte. Ölüp giden bir insanı salt sayıya dönüştürerek yerini başkalarıyla doldurmanın mantığı anlaşılır şey değil. Sonuçta ortadan kalkan hep bir öteki.
Ölümler ve korkulardan beslenmek böyle bir politika. O nedenle yaratıcılığı olabildiğince bastırarak yok etmek zorunda kalıyorlar. (Yine yok etme anlayışı.)
Tarihe bakınca gelişmemişlik cenderesinde kalmış tüm toplumlarda benzer durumlar görülür. Sözü edilen durum, zorlu bir süreci kapsıyor. Karanlığa karşı sanatın aydınlığı.
Uzun erimde üstün gelenin hangisi olacağı belli. Nice kıyımlar, baskılar ve yıldırmalara karşın tarih iyiyi ve güzeli anlatır hep.
telgrafhanesanat.org
Yorum Kapalı.